Kıbrıs’ta gerekirse yine savaşırız!..
Doğu Akdeniz’in stratejik adası Kıbrıs’a, 1974’te giderken, aklımızda ne doğalgaz yatakları vardı, ne de o adadan ekonomik fayda sağlama gayreti…
Soydaşları kurtarmaya gittik. Kıbrıs’la ilgili en yüksek ekonomik hayal, turizm açısından zenginlik sembolü Maraş’ın Türkiye tarafından yönetilmesiydi, o bile olmadı, döneminin en güzel ve büyük otellerine sahip Maraş, Gazi Mağusa’nın yanı başında çürüdü gitti…
Bugün Kıbrıs denilince akla, doğalgaz geliyor. Uluslar arası hukuka göre sahip olduğumuz bölgedeki doğalgaz Türkiye’nin 572 yıl enerji ihtiyacını karşılayacak boyutta.
Hemen, yanıbaşımızda 3 trilyon dolarlık enerji serveti var ve dünya bizim burada hareketsiz kalmamız için elinden geleni yapıyor.
AB ile tam üyelik müzakerelerinin merkezine “Kıbrıs’tan çekilme” şartı getirmeler. Kıbrıs’ta siyasi çözümü “Türkiye’nin garantörlüğü ortadan kalksın” şartına bağlamalar.
Türkiye’ye karşı İsrail-Yunanistan-Mısır üçgeninde ittifak kurup, bunun sağına soluna İngiltere-Fransa-Amerika’yı yerleştirmeler.
Belli ki, Doğu Akdeniz çok yakın gelecekte Basra Körfezi’nden sonra dünyanın ikinci enerji hesaplaşma alanı olacak ve emperyalizm bölgede üretilecek tüm formüllerin “Türkiye’siz” olmasına çalışıyor. 15 Temmuz başarılı olsaydı, “Pensilvanya hükümeti” zaten çoktan peşkeş çekmişti oraları…
TCG Anadolu önemlidir
Günümüzün Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın enerji bakanlığında yaptığı devrim niteliğindeki atak, Türkiye’nin ilk sondaj gemisi Fatih’i Doğu Akdeniz’e göndermek oldu. Albayrak, gemi yola çıkarken, “tarihin güçlü mirasını taşıyarak yeni bir çağın başlangıcını yapacağını” söylemiş, Fatih adının da bundan tercih edildiğini söylemişti.
Fatih’in tamamlayıcısı büyük atak ise TCG Anadolu’dur
Türkiye’nin ilk milli uçak gemisi olarak adlandırılıyor, esasen, Çok Maksatlı Amfibi Uçak Gemisi kimliği taşıyor. Göreve başladığı anda Türk donanmasını “küresel-stratejik” kimliğe kavuşturacak.
Deniz Kuvvetleri, bu proje çerçevesinde savaş uçağı pilotu yetiştirmeye başladı, hedef, TCG Anadolu’yu dikine kalkış yapabilen F-35 B’lerle donatmak.(Deniz kuvvetlerinin uçak gemisine ne ihtiyacı var, hava kuvvetleri her yere yetişir diyenler olduğunu duyuyoruz, sakın, memleketin geleceğini tartışıyoruz.)
2.Kıbrıs Savaşı’na hazırız…
Etrafı zengin gaz hidrat yatakları ile dolu (Antalya-İskenderun hattında da sahibiz bilin) bir adanın etrafında Türkiye’ye dönük tüm saldırı hazırlıkları yapılıyor, İsrail’in, “Türkiye’ye F-35 vermeyin” kampanyası yalnız, bu stratejik alan ile bağlantılıdır.
FETÖ’nün neden, Türk Deniz ve Hava Kuvvetleri’ni hedef aldığını, bu stratejik güçlerimizi mahvetmeye çalıştığını şimdi daha iyi anlıyoruz. Donanması ve hava kuvvetleri zayıf bir Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki ulusal çıkarlarını savunması mümkün mü, hayır!..
Doğalgazın yüzde 55’i artık deniz yataklarından çıkarıldığını da bilmek durumundayız, denizlerine sahip çıkmayan bir Türkiye, 1913 yılının sadrazamı Mahmut Şevket Paşa’nın gafletini sergilemiş olur, ne diyordu günlüğünde: Katar ve Kuveyt gibi çölden ibaret iki fukara kaza için İngiliz dostlarımızı kırmaktansa, buralardan feragat etmeyi tercih ettim…
Ne demek istediğimi anladınız…
Kıbrıs, bizim için gerekirse yeniden savaşacağımız bir alandır…
Bakın, Rum kesiminde 2 İngiliz hava üssü, 1 Fransız donanma üssü, 1 İsrail eğitim alanı var, son olarak Amerika’da bir hava-deniz üssü istedi. Niye?
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Mahmut Şevket Paşa örneğinden yola çıkarak tarih bilincinizin yüksek olduğunu, geçmişin hatalarının bugünü nasıl etkilediğine ilişkin analizlerini biliyorum, güveniyorum.
KKTC ile en kısa zamanda İngiltere’nin Kıbrıs’taki Akrotiri Üssü benzeri bir “egemen üs” anlaşmasını imzalayın lütfen…