Taşucu Tersanesi'nin yapımı yeniden gündemde
Türkiye’nin kendisine biçilen roller yerine ülke çıkarları için gereken adımları kararlılıkla atmaya başlaması birbirinden farklı alanlarda küresel güçlerle karşı karşıya gelmesi sürecini de beraberinde getirdi. Doğu Akdeniz'deki gelişmeler sonrası Taşucu Tersanesi'nin yapımı yeniden gündeme geldi.
Özellikle Doğu Akdeniz ve Ege’de yaşanan son gelişmeler Türkiye’nin mavi sularda neden güçlü olması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Tansiyonun sürekli yükseldiği Doğu Akdeniz’de yaşananlara ek olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin "Kıbrıs Rum yönetiminin Fransa'ya deniz üssü verilmesini öngören askeri anlaşmayı, 6 ay içinde hayata geçireceğiz" açıklaması, 1999 yılında alınan bir Milli Güvenlik Kararı’nı yeniden gündeme taşıdı.Ak
İlk karar 1999 yılı MGK'sında çıktı
Bundan 20 yıl önce toplanan MGK’da alınan 449 sayılı kararla, "Türk denizcilik gücünün Akdeniz’de varlığına şiddetle ihtiyaç duyduğu bakım, onarım ve gemi inşa imkanlarının süratle hayata geçirilebilmesi için Taşucu'ndaki limanın bir bölümünün tersane bölgesi haline getirilmesi imkanlarının araştırılması" cümleleri devletin hafızasına işlendi.
Bu adımı Bakanlar Kurulu’nun 30 Temmuz 1999 tarihli 99/13198 sayılı kararı izledi ve böylece Taşucu’nda 87 dönümlük alan 'tersane' kurulmak üzere tahsis edildi.
Barış zamanı sivil gemilere savaşta Türk Donanması'na hizmet verecek
Mersin Deniz Ticaret Odası Genel Sekreteri Korer Özbenli, Taşucu'nda bir tersane yapılmasının Türkiye'nin milli güvenliğini doğrudan ilgilendirdiğinin altını çizerek, "Denizcilik, aynı zamanda ülke güvenliği konusudur. Burada dikkat edilmesi gereken husus, söz konusu adımın barışta ticaret gemileri için, savaşta ise Deniz Kuvvetleri'nin harp unsurları için çalışacak olmasıdır" şeklinde konuştu.
Akdeniz'de bir tersane kurmak ulusal zorunluluk
MGK'nın 99 yılında aldığı kararın tüm yönleriyle üzerinde düşünülüp, ilgili devlet kurumlarının ve stratejik kuruluşların raporları doğrultusunda alındığını, aksini düşünmenin MGK yapısına ters olacağını anlatan Özbenli, şöyle devam etti:
"Bugünlerde akşam yatıyoruz Doğu Akdeniz, sabah kalkıyoruz Doğu Akdeniz. Bölgede krizin daha da tırmanacağını biliyoruz ancak net bir şekilde bildiğimiz bir başka konu daha var. O da ne olursa olsun Türkiye'nin ulusal çıkarlarından asla vazgeçmeyeceği ve geri adım atmayacağı. Çünkü bunu en üst perdeden defalarca dünyaya ilan ettik.O zaman ne yapacağız? Orada denizlerde daha da güçleneceğiz. Bunun da yolu Taşucu'ndaki tersane kararını yeniden fiiliyata geçirmek olacak. Bugün itibariyle Akdeniz'de bir tersane kurmak, Türkiye için ulusal bir zorunluluktur.
Mevcut tersanelerin yüzde 90’ı birinci derece deprem bölgesinde
Sürecin sadece askeri gerekçeler üzerinde düşünülerek yol haritasının buna göre yapılmasının doğru olmayacağına dikkati çeken Özbenli, "Türkiye’nin bazı jeopolitik gerçekleri var. Üç tarafımızın denizlerle çevrili olması nedeniyle denizlerde güçlü olmadan ilerleyemeyeceğimiz bir jeopolitik gerçek. Ancak kimi bölgelerimizin fay hattı üzerinde olduğu gerçeğiyle de yüzleşmemiz lazım" diyerek, şunları söyledi:
"İstanbul binalarıyla, yollarıyla, toplanma alanlarıyla büyük depreme hazırlanıyorsa, tersane konusunda da hazırlanmalı. Bugün Türkiye’deki tersanelerin yüzde 90'ı 'Birinci derece deprem kuşağı' içerisinde bulunan Marmara Bölgesi'nde. Ulusal gemi inşa ve bakım-onarım sanayimizin büyük kapasite kaybına uğrayabileceği bir depremden daha az etkilenmesi bizim için milli bir öncelik olmalı."
Türkiye'nin milyar dolarlık zararı söz konusu
Söz konusu tersane için yapımı için kurulan konsorsiyumun aradan geçen yıllara rağmen halen ilk günkü enerjisiyle tersane için hazır beklediğinin altını çizen Özbenli, sözlerini şöyle tamamladı:
"Mersin Deniz Ticaret Odası olarak biz de sürecin parçasıyız. Yılları boşa geçirdik. Türkiye, tersane yetersizliğinden Japonya, Yunanistan, Hırvatistan gibi ülkelerde tanker gemiler yaptırıp milyonlarca doları maalesef o ülkelere çıkarıyorlar.
Taşucu Limanı için 2008 yılında atılan temelin arkası getirilmedi. Aradan geçen 10 yılda Türkiye'nin yaklaşık 1 milyar dolarlık bir zararı söz konusu. Çünkü hem kendi gemilerimizin yapım, bakım, onarım maliyetlerini dışarıya ödüyoruz, hem de Akdeniz gibi oldukça işlek bir deniz yolundan geçen yabancı gemilere bu işlemleri tersanemizde yapma fırsatını kaçırıyoruz."