Kerç boğazındaki faciada kayıpları olan aileler, mücadelesini sürdürüyor
Kerç Boğazı’nda 21 Ocak 2019 tarihinde “Maestro” ve “Candy” isimli iki gemide LPG transferi yapıldığı sırada meydana gelen patlamada 14 kişi hayatını kaybetti ve 5 kişiye ise hâlâ ulaşılamadı. Bu gemilerin sayısız ceza almasına rağmen denizlerde serbestçe dolaşması, Türkiye boğazlarından rahatlıkla geçebilmesi, “Candy” gemisinin defalarca isminin değiştirmesi, gemilerde hiçbir emniyet tedbirlerinin alınmaması; olayı devletin, gemi sahibinin ve şirketin üstlenmemesi, açıklama yapılmaması, ailelerin mağdur edilmesi ve soruların yanıtsız bırakılması ailelerin kafasında şüphe uyandırıyor.
Evrensel sitesinden Zeynep Beril Özdin ve Mehmet Ali Turan, yaşanan süreci olayda yaşamını yitiren Sinan Karabulut’un ailesiyle görüştü. Aile, “Şirket ortada yok, devletler olayı üstlenip hızlı davranmıyor. Olayın üstünün kapatılmasına karşı mücadele ediyoruz” diyor.
Zeynep Beril Özdin ve Mehmet Ali Turan 'ın aile ile yaptığı röportaj ;
Sinan’ın gemiye çıktığı süreçten bahseder misiniz?
Yeşim (annesi): Oğlum Sinan bir tanıdık tavsiyesi ile çıktı bu gemiye. Tavsiye eden kişi şirkete ait bir başka gemide çalışmıştı. Staj için baya aramalar yaptı Sinan. İstanbul’a gitti kaç sefer. Bütün yaz staj aramak için uğraştı. Bir an önce gideyim son stajım bitsin derdindeydi. Çok ani oldu staja çıkması, İki gün içinde haber geldi ve gitti...
Gemide olduğu süreçte iletişim halinde miydiniz?
Yeşim: Evet, Sinan gemideyken konuşuyorduk. Boğazı geçerken hem bizi hem de diğer arkadaşlarını arıyordu, hatta hepimizi genelde aynı günlerde arıyordu. Bana çok fazla şey anlatmıyordu beni üzmemek için; fakat kardeşi Beyzun’a bir daha bu tarz bir gemiye çıkmayacağını söylemiş. Halbuki iş buldum diye sevinerek gitmişti. Ben sorduğumda iyiyim anne bir sıkıntı yok diyordu; ama telefonla konuşurken durgun ve sakindi. İçindeki o heyecan, enerji yoktu. Mazlumlaşmıştı.
GEMİNİN İSMİ DEĞİŞTİRİLMİŞ
Olay gerçekleştiğinde size nasıl yansıdı, neler yaşadınız?
Beyzun (kardeşi): Biz ölüm haberini bile şirketten ya da devletten duymadık. Olaydan sonra ne arayan oldu ne de soran. Biz gemiyi başka isimle biliyorduk. Geminin normalde adı Venice’ti. Kerç Boğazı’nda olay olduğu zaman haberlerde gören herkes “Ağabeyin nerede? Haber var mı” diye bizi aradı. Biz de Enes’le (kardeşi) Venice ismi ile geminin nerede olduğuna baktık. Hatta ardından, kendi aramızda konuştuk. Ağabeyim de Kerç Boğazı’nda, o da görmüştür olayı dedik. Gelince bize de anlatır; ama geminin ismi olaydan bir gün önce değiştirilmiş. Haberleri geminin yeni ismiyle verdiler. Halbuki o yanan gemi abimin gemisiymiş.
Nur (kuzeni): Sinan’ın normalde staj günü bitmişti. Geminin çarkçıbaşısı, “Rusya’ya gidip gelelim öyle inersin” demiş. Sinan da onun ricası ile kaldı gemide. Yoksa ocak ayının başında inmesi gerekiyordu.
Yeşim: Herkes gemide Sinan’ın olduğunu biliyor; ama kimse bize söylemiyor. Herkes arıyor Sinan’dan haber var mı diye. Ben de diyorum o gemi Sinan’ın gemisi değil. İsim bizi yanılttı! Biz Venice biliyoruz Candy ismi ile değiştirilmiş geminin ismi. Yok diyorum Sinan orada değil. Televizyonda haberleri görünce Allah analarına babalarına sabır versin diye dua ettim. Ateş düştüğü yeri yakar. Meğerse ateş benim evime düşmüş benim haberim yokmuş.
Beyzun: Rus yayınları üzerinden yapılan haberler varmış. O haberde yayımlanan personel listesi ağabeyimin arkadaşları ile elimize ulaştı. İnanmak istemedik; ama ağabeyimin o gemide olduğunu bir şekilde öğrendik. Bizi bilgilendirmek için şirket de devlet görevlileri de aramadı. Olay olduktan sonra da hiçbir yerden destek gelmedi. Biz sesimizi sosyal medya üzerinden duyurmaya çalıştık. Gemideki mürettebatın aileleri ile sosyal medya aracılığıyla birlik olmaya çalıştık ve sesimizi duyurup canlarımızın bize ulaştırılması için elimizden geleni yaptık.
Nur: İşi tavsiye eden tanıdığımız Sinan vefat ettikten sonra gemideki personelin maaşlarının ödenmediğini ve kötü koşullarda çalışıldığını da söyledi.
PARAYI DA GERİ ÇEKİLMEYİ DE KABUL ETMEDİK
Şu an bir olayın aydınlatılması ve adaletin yerini bulması için mücadele ediyorsunuz. Bu süreçten bahseder misiniz?
Enes (kardeşi): Biz olayda vefat eden mürettebatın aileleriyle birlikte hareket ediyoruz. Karşımıza bir muhatap aradık ancak bulamadık. Sonrasında bize şirket adına biri ulaştı. Şirketin avukatıymış. Görüşmek istedi, biz de bütün aileler olarak Yalova’da bir araya geldik. Şirket avukatı buluşmadaki konuşmasında insani tavırlar sergilemedi. Konuşmasında düzgün izahlar yerine bütün aileler için mali karşılıktan söz etti. Olayın peşini bırakmamızı; peşine düşüp uğraşsak bile başaramayacağımızı, kazanmanızın çok zor olduğunu söyledi. Fakat biz ne parayı ne de geri çekilmeyi kabul ettik. Ağabeyimin dava sürecini diğer aileler ile birlikte yürütmekteyiz.
Nur: Karşımızda muhatap olan kimse olmadığı için dava süreci karışık bir hal aldı. Şirket ortada yok. Devletler de olayı üstlenip hızlandırmıyorlar. Buna karşılık olayın üstünü örtmek isteyen, engel olmak isteyenler var. Öncelikle gemilerin bağlanma ve arama yapılma süreci var. Bu bizim için çok gerekli çünkü ufak da olsa bir kanıt, davanın gidişatı için çok önemli. Maestro gemisi olaydan sonra Türkiye’ye getirildiğinde bize haber verildi. Normalde gemi hurda için söküme gidecekti. Avukatlarımız müdahale etti ve o süreci durdurduk. Şu an gemi Haydarpaşa’da bulunuyor. Ardından Sinan’ın gemisi gelmiş ama bizim hiç haberimiz yoktu. Gemi ülkemizin sınırlarına geldiğinde haberimiz oldu. Normalde Candy gemisi sökülmek için İzmir Aliağa’ya gidecekti. Biz bu duruma da müdahale ettik ve avukatlar aracılığıyla o süreci durdurduk. Sökümü yapacak şirketin devlet bünyesindeki isimlere ait olduğu gibi çok farklı söylemler duyuyoruz. Gemi ismi ve bayrağı bu kadar hızlı ve sık bir şekilde değişebilir mi? Beş ay içerisinde beş defa geminin ismi değiştirilmiş. İsim geminin kimliği gibi değil midir? Bunun bu kadar kolay olması çok şaşırtıyor bizleri. Tanzanya bayraklı olan bu gemi teknik donanımı yetersizliği nedeniyle durdurulduğu halde seyir haline devam etmiş. Bunun yanı sıra gereklilikleri karşılamadığı için seyir yapması yasaklandığı halde Türkiye boğazlarından ve kara sularından serbestçe geçebilmiş. Bu durum da akıllarda soru oluşturuyor.
Yeşim: Olayı net anlatan kimse yok. Gemide tam olarak neler oldu bilmiyoruz. Kurtulanların İstanbul’da bir eve alındığını biliyoruz. Bunu Candy gemisinin aşçısı anlattı. Avukatlarla beraber birinin evine gitmişler. Sinan’ı sorduk olayı anlatmasını istedik ama o da etkilenmiş. Benim fikrimce hepsine sus payı verildi. Canımız yandı ama bundan etkilenen analar babalar oldu. Şirket yöneticileri bu olayın hesabını vermediler.
BİZ BİR ARAYA GELMEDEN BU SORUNLAR ÇÖZÜLMEZ
Bu yaşananların ardından sizin kamuoyuna ve denizcilere söylemek istediğiniz şeyler var mı?
Beyzun: Denizde çalışan insanların bu olaylara karşı daha fazla ilgili olmaları gerekiyor. Bu tarz olaylara karşı yeterli bir kamuoyu oluşturulamıyor. Birçok stajyer kötü şartlar altında çalıştırılıyor; ancak seslerini duyuramıyorlar.
Enes: Stajyer öğrencilere benim tavsiyem, bulunduğunuz stajların kötü şartlar altında olduğunu gördüğünüzde devam etme zorunluluğu yaşamamalısınız. Baktınız koşullar iyi değil, bunu göz ardı etmemelisiniz. Okulunuz uzasa bile canınızdan kıymetli olmamalı.
Nur: Hepimiz suçluyuz. Biz öğrenciler üzerinde hem toplumsal hem de ailenin beklentileri ile bir baskı oluşuyor. Bu oluşan baskının neticesinde de öğrenci bulduğu staja ya da işe her ne olursa olsun gideyim gözüyle bakıyor. Yaşadıkları kötü şartları ailelerine da anlatmıyorlar. Sinan, halamla konuşurken yaşadığı kötü şartları anlatsaydı halam onun durmasına izin vermez ve çağırırdı. Biz bu süreçte şunu çok iyi anladık acının uğramadığı kapı yok ama insan yaşamadıkça öğrenemiyor. Bundan sonraki süreçte en önemlisi; mağdur ailelerin birlik olmasıdır. Biz tek başımıza bir şey yapamayız, güçlü olmak için sesimizin yüksek çıkması gerek!
Biz buradan herkese seslenmek istiyoruz. Bu süreçte buradaki mağdur aileleri yalnız bırakmamalıyız. Bu ihmaller devam ettiği ve bizler bunlara bir dur demediğimiz sürece bu sorunları yarın bizler yaşayacağız. Bu olayların unutulmasına ve üstünün örtülmesine izin vermemeliyiz. Bu olayın aydınlatılması, gerçeklerin açığa çıkması ve adaletin yerini bulması için elimizden gelen her desteği yapmalı, kamuoyu oluşturmalı ve ailelerin sesine destek olmalıyız. Birlik olmalıyız her anlamda her alanda. Yoksa bizi kimse duymaz.