Denizcileri strese sokan etmenler
"Deniz Yaşamı Bilinçli Farkındalık ve Stres Yönetimi" seminerinde denizcileri strese sokan etmenler ve çözüm önerileri masaya yatırıldı.
Türkiye Denizcilik Federasyonu’nun (TÜRDEF), İTÜ Denizcilik Fakültesi ve WISTA ile birlikte düzenlediği “Deniz Yaşamı Bilinçli Farkındalık ve Stres Yönetimi” konulu seminer İTÜ Denizcilik Fakültesi Müh. Suay Umut Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Semineri İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) Yönetim Kurulu Üyesi Müh. Yılmaz Onur, TÜRDEF Yönetim Kurulu Üyesi Müh. Ahmet Hamza, İTÜ Denizcilik Fakültesi Mezunları Derneği (DEFAMED) Yönetim Kurulu Başkanı Kapt. Baybora Yıldırım ve Yönetim Kurulu Üyesi Müh. Vehbi Üstün de takip etti.
“Teknoloji arttı mürettebat azaldı”
Seminerin açılış konuşmasını yapan İTÜ Denizcilik Fakültesi Dekan Yardımcısı Yard. Doç . Dr. Pelin Bolat denizcilerin yaşadığı ortamın en yüksek stresli iş bölümüne girdiğine dikkat çekti.
Bolat, “Denizci profilini ele almayı ve bunu yükseltmesini amaçlayan bir dizi etkinliklerin yapılması hem uluslararası denizcilik örgütü hem de diğer denizcilik otoriteleri tarafından son günlerde öne çıkartılan tavsiyeler. Biz de bu nedenle iki, üç ay önce bir araya geldiğimizde Türkiye Denizcilik Federasyonu ile birlikte bu konuyu ele almayı planladık. Limanlardaki hızlı dönüşlerin fazlalaşması, teknolojinin artması, mürettebatın azalması gibi konularla artık denizciler üzerinde ciddi baskı oluştuğunu görüyoruz. Bilinçli farkındalık ve stres yönetimini ele almamızın sebebi de aslında bununla biraz bağlantılı” dedi.
“Gemiler hala insan merkezli”
Gemilerin son 20, 30 yılda büyük teknolojik gelişim geçirmesine rağmen denizcilik sektörünün birçok sektörün aksine halen insan merkezli olmaya devam ettiğini belirten Türkiye Denizcilik Federasyonu (TÜRDEF) Yönetim Kurulu Başkanı Müh. Erkan Dereli ise, “Birçok uluslararası kural denetimler teknolojik gelişmeler olsa da deniz kazalarının önüne maalesef geçilememektedir. Bu kazaların en önemli sebebi maalesef insan hatalarıdır” diye konuştu.
Gemilerdeki Personel sayısı düşürüldü
Gemilerde denizcilerin üzerinde olumsuz rol oynayan birçok faktörün bulunduğunu belirten Dereli, “Bundan 20 sene önce 25, 30 kişinin çalıştığı gemiler bugün 14, 15 kişi ile yönetilmektedir. Gemilerde görev yapan denizcilerin streslerini gürültü ve titreşim, sürekli yük ve liman operasyonları, gemilerin limanlarda geçmişe oranla daha az süre kalması, sürekli denetim ve ticari baskılar, zihinsel ve fiziksel yorgunluklar, aile ile arkadaşlardan ayrılma ve gemide yalnızlık, sevdiklerini geride bırakma endişesi, kaliteli uyku eksikliği, kötü beslenme, birkaç ayda bir mürettebat değiştirme, zaman baskısı altında çalışma, aşırı sıcaklar, soğuklar, farklı iklim ve değişen meteorolojik şartlar, uzun süre şiddetli denizlerde çalışma ortamı, dar ve kapalı alanlarda duyulan sıkıntı kaygı ya da korkunun artırmaktadır” dedi.
Gemide sosyalleşme azaldı
Stresin ana belirtileri ve semptomlarının ise uyku problemleri, terleme, işlev kaybı, konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, kas gerginliği, baş dönmesi, göğüs ağrısı, hızlı kalp atışı, sık soğuk algınlığı, mide bulantısı, nefes darlığı, ağız kuruluğu, kaygı huzursuzluk, zayıf hissetmek, sürekli endişelenmek, en kötüsünü hayal etmek, öfkesini kolayca kaybetmek, içki ve sigara kullanımı, tırnak yemek olarak sıralandığını belirten Dereli, *Yoğun ve stresli çalışma ortamının gemilerde kısıtlı şartlardaki sosyalleşmeyi ve aile ortamını da zedelediğine dikkat çeken Dereli, “Görevini bitiren gemi adamının ilk fırsatta kamarasına çekilmesiyle maalesef iyice ortadan kalkmıştır. Geçmiş yıllarda gemideki en önemli sosyalleşme faaliyeti olan yemek saatleri adeta beslenme saatlerine dönüşmüştür. Bunlara ilaveten haberleşme imkanlarının genişlemesiyle kara yaşamına olan özlem daha da artmış ancak gemi dışındaki sorunlar da gemicilerin üzerindeki stresi daha da artırmıştır. Gemilerin emniyeti ve bu bağlamda ticari olarak başarılı olması ancak gemiler üzerindeki streslerle baş edebilen dayanıklı denizciler ile mümkündür. Gemilerde teknolojik gelişmeler olsa da gemide görev yapan denizcilerin insan olduğu asla unutulmamalıdır. Bu bağlamda buna bağlı tedbirler de acilen alınmalı işlerin severek ve isteyerek yapmalarını sağlayacak tedbirlerde bir an önce alınmalıdır” diye konuştu.
SGK’nin 11’inci Maddesi’ne göre, işçinin iş yerindeyken, işveren tarafından talep edilen işi yerine getirirken, iş yerinde olmamasına rağmen iş ile ilgili olarak bir yerden bir yere seyahat ederken, süt izni zamanında ve işveren tarafından sağlanmış bir araç ile iş yerine götürülürken meydana gelen bir olaydan işçinin bedenen veya duygusal olarak etkilenmesinin iş kazasını tanımladığını belirten Wista Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Nazlı Selek ise daha sonra kusur sorumluluğu, kusursuz sorumluluk ve kaçınılmazlık tanımlarının devreye girdiğini söyledi.
Selek gemilerde ölüm nedenlerini ise intihar, kalp krizi, sinir krizi ve adam öldürme olarak sıraladı.
CER NO 46’nın batışı
GENTA Denizcilik Yönetim Kurulu Başkanı Arif Ertek ise başına gelen bir olaydan yola çıkarak stres, stresle başa çıkabilmenin ve önlem almanın gerekliliğini gösteren örneklerinden birini verdi.
Ertek başına gelenleri şöyle anlattı :
Plansızlık bir saat kaybettirdi
1 Nisan 2012 Pzaar günü saat 00:46’da telefonum çaldı. İlk zil sesinde açtım. CER no 46 römorkörünün telefonundan aranıyordum. Panik içinde bağıran bir ses, ‘Arif Abi batıyoruz’ diyebildi ancak ve hat akabinde kesildi. Olay Babakale’den 3 nm kuzeye Bozcaada’ya doğru sahilden 1nm açıkta gerçekleşmişti. Deniz kaba dalgalı 8 bofor hava mevcuttu. Gemi takip sisteminden römorkörün battığı yeri tespit ettim. İlk iş Ankara Ana Arama Kurtarma’ya telefon edip durumu bildirdim. Ankara bize yarım saat önce Çanakkale’den Sahil Güvenlik (SG) botu gönderildiğini söylemiş iken bu bilgiyi daha sonra iptal etti. Didim’den başka bir SG botunun hazırlandığını söyleyince ‘yeter artık’ dedik ve başımızın çaresine bakmanın yollarını aramaya başladık. Bir daha da Ankara’yı aramadık. Ankara bize çok değerli 1 saat kaybettirmişti.
Sivil memurun dikkati
Daha önce iş yaptığım SG komutanlıklarının telefonları rehberimde Allah’tan kayıtlı idi. Küçükkuyu SG istasyonu en yakın yer olduğu için konuşmalarımızı bu istasyon ile yoğunlaştırdık. Sonunda anladık ki bu istasyondaki SG botları o akşam için faal değillermiş .Tüm subay ve astsubaylar evlerine gitmişler. İstasyonda sadece bir nöbetçi bırakmışlar. O kişi de sivil memur. Bu kişi ile yaptığımız görüşmelerden kısa süre sonra uzman SG istasyonunu kilitleyip 50 km ilerideki Babakale Balıkçı Barınağı’na özel aracıyla hareket etti. Balıkçı barınağı başkanını evinden kaldırarak, muhtemelen saat 02:30 olmuştur, barınağa indiler. Bütün balıkçılar fırtına nedeni ile üst üste bağlanmışlar. Sadece en dıştaki tekne hareket edebilir. O tekne de 45 m boyunda 3 x1,500 hp ana makineli bir balıkçı teknesi. Mürettebatının çoğunluğu izine gönderilmiş. Teknede sadece 10 civarında mürettebat vardı ama kalkış yapabildiler. Kazadan 2 saat sonra balıkçı gemisi olay yerine varmıştı. İlk aşamada tüm aramalarına rağmen kazazedelere dair bir iz bulunamadı. SG Uzmanı Babakale Kalesi’nin burçlarına çıkıp muhtemelen yanında gece görüşlü ya da özel bir dürbünü vardı ve balıkçıyı şüphelendiği noktaya yönlendirmiş. Tüm mürettebat bu sayede kurtulmuştu.
Filika gemiye bağlanmamış
CER no 46 Ayvalık liman başkanlığına evrak yapmak için gidiyor fakat tatil günü olduğu için liman başkanlığı ‘pazartesi gel’ diyor. Bu keyfi yönetim şekli ne yazık ki halen bazı liman başkanlıklarında devam ediyor. Babakale’ye yaklaştıklarında saat 00:15 suları telsizden 8 bofor poyraz fırtınası ihbarı var fakat mevcut durum 6 kuvvetinde lodos. Hava bunların arkasından geliyor. CER no 46 10 nm hızı olan bir tekne ve Bozcaada’ya sadece 20 nm mesafeleri var. Şöyle düşünüyorlar; hava değişinceye kadar biz 2 saatte nasıl olsa Bozcaada Akvaryum Koyu’na varırız. Sadece 3.5 nm devam edebiliyorlar. Hava patlıyor ama ne patlamak. Her yönden rüzgar tam bir sağanak rüzgar altında kalıyorlar. Batacaklarını anladıklarında bana içlerinden biri hayati telefonu açıp battıklarını söyleyebiliyor. Güvertede HDPE batmaz filikamız mevcut. Mürettebat 4 kişi suya düşerken bakıyorlar ki filikaları yok. Çünkü bir yere bağlamamışlar. İlk giden filika olmuş. Neyse can salımız var.
Can salı da batıyor
Hepsinde can yeleği var. Suya atlıyorlar. Römorkör gözlerinin önünde batıyor ama can salı yüzeye çıkamıyor. Sonra hatırlıyorlar. Can salı eğreti duruyor. Meğer biris bunu sağlama alalım diye bağlanmaması gereken can salını sıkıca gemiye bağlamış. Can salımız da römorkör ile birlikte dibe gidiyor. Can yeleklerinin sadece birinin ışığı yanıyor. Muhtemelen uzman görevli de bu ışığı fark etmişti.
O bölgede Türk sahilinde ışık olmadığı için sahile 1 nm mesafede olmalarına rağmen yüzme yönlerini ayarlayamıyorlar Midilli’ye yönleniyorlar. Birbirlerinden ayrılmamaları tek yaptıkları doğru hareket. Mürettebatın 2’si yaşlı ve kilolu idiler, 2’si de genç ve çıta gibiydiler. Kaza sonunda kurtarıldıklarında gençlerin durumları yaşlılara göre daha kötü idi. Aşağı yukarı 2 saat 30 dakika suda kalmışlardı. Balıkçılar hemen ılık bir hamam hazırlayıp bunları soyup hepsini aynı hamama almışlar ve kazazedelere ılık şerbet ikram etmişlerdi. Çağırılan ambulanslarla ile Ayvacık Hastanesi’ne nakledildiler yapılan incelemeler sonucu 2 gün sonra hepsi taburcu oldu.
Menhole’ü sızdırmaz yapmayınca
Kıç kamara ile makine dairesi arasında bir insan kafasının girebileceği büyüklükteki bir menhole’ü menteşeli sızdırmaz hale getirmemiştik. Bu sızdırmaz menhole bir sürü cıvatanın sökülmesi ile açılıyor oradan şaft glenine bakılıyordu. Personel bu kapağı açıp kapamaktan üşendiği için hep açık bırakıyorlardı. Halbuki menteşeli olsa idi makine dairesi ile kıç kamara arasında sızdırmazlık sağlanacak, su nereden geliyor ise gelsin romörkörümüz tamamen batamayacaktı. Babakale gibi önemli bir dönüş öncesinde hava raporlarını ilk kez değerlendirmemiş, kararı mürettebatıma bırakmıştım.
Kontrol ve önlem eksikliği
Can sandalının bağlı olmaması kontrol eksikliğini, can yeleklerinin sadece birinin ışığının yanması ekipman eksikliğini, batış için tatbikat yapılmamış olması önlem eksikliğini gösteriyor. Ayvalık Liman Başkanlığı’nın da hafta sonu nedeni ile hizmet vermemesi de kabul edilemeyecek bir hatadır. Görevinin bilincinde olan bir başkan görev başında olacak ve fırtına geçinceye kadar tekneyi denize göndermeyecekti.
Mindfulness sizi rahatlatabiilr
Seminerde son olarak sahneye çıkan Mindfulness Eğitmeni, Uzm. Dr. Eda Uslu ise kişinin kendi kendine yapabileceği Mindfulness’ı dikkati düzenlemek, odaklanmayı sağlamak, kontrol ve özdenetim sağlayacağını söyledi. Duyguları düzenleme, stres algısında azalma ve daha pozitif bakış açısı ile beraber dayanıklılığın artması ve konuları daha akılcı ele alma noktasında da Mindfulness’ı öneren Uslu, bu yöntemin esas amacının duygularımıza, düşüncelerimize, algılarımıza tepki göstermeden, yargılamadan dikkatimizi yöneltebilme kapasitesinin artırılması olduğunu söyledi.
Konuşmaktan öteye gitmez
Yukarıdaki konu ve tespitler ne kadar doğru ise bir o kadar da konuşulmayanlar var. Neden hep gemi üzerinde yaptırım ve denetimler vardır. Limanların bakımsızlık hizmet eksiklikleri, günlerce denizde kalan bir gemiyi zaman zaman 3 günden 1 aya varan demirde beklemeler sonrasında limana alıp gemide dönüş 23 diyen liman yetkilileri vb konular neden hiç konuşulmaz. Ayrıca Türk bayrak ile yabancı bayrak arası maaş adaletsizliği, aldığınız Türk gemi cüzdanının neden diğer devlet ülkelerinde geçmediği. Bir haftalık kurs ile gemici yağcı ehliyetlerin verildiği, güverte ve makine zabıt adaylarinin staj yapacak gemi bulamadığını bulduğunda ise gemici veya yağcı stajer şeklinde alınıp sadece çalıştırıldığını çoğunun staj sonu bomboş bir zabıt olarak gemiye çıkabildiğini daha saymakla bitmez bu konular ama bu ülkede denizcilik ile ilgili tek iyi bir adım atılmaz atılamaz. Yazan: Erol - 1.01.2020 13:19:55
Aşağıdaki bölüme haber ile ilgili yorumlarınızı yazabilirsiniz