Danıştay'ın dış ticaret yapan firmaları uyandıran kararı
Danıştay’ın ithalatta “ordino”yu iptal eden kararından sonra, adına “yük teslim belgesi” gibi çeşitli isimlerle kesilen ve her yıl ülke ekonomisine toplam 5 milyar dolar gibi ek maliyet getiren bukalemun giderlere dur dendi. Ancak bu bedeli yıllardır almaya alışan taşıyıcı firmalar adına çalışan acenteler, bu defa geçici gümrük depocuları ile çıkar birlikteliği yaparak yine isim değiştirip başka yollarla bu paraları almaya devam ediyor.
Uluslararası taşımada tek belge, malın nasıl ve hangi koşullarda taşınıp teslim edileceğini sözleşmeyle belirleyen “konşimento” yani taşıma senedidir. Bu konularda kafaların netleşmesi için İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi, aynı zamanda lojistik hukukçusu Avukat Dr. Turkay Özdemir ile uluslararası taşımada “ordino” konusunu konuştuk.
İthal edilen malın alıcıya teslim sürecini ve yük teslim emrinin nasıl verildiğini anlatır mısınız?
Esasen ithalata konu mal, çoğunlukla satış sözleşmesi veya finansal kiralama yolu ile tedarik edilmektedir. Uluslararası satış sözleşmesine konu bir malın satıcısı ile alıcısı arasında “satış sözleşmesi” yapılmakta ve malı alıcının nerede ve ne şekilde, hangi maliyetlerle teslim alacağı satış sözleşmesinin konusudur. Örneğin, Alman satıcının sattığı bir makineyi satın alan ve Türkiye-Ordu’da ona ihtiyaç duyan alıcısı, malı Almanya’da teslim alabileceği gibi, Ordu’da kendi ihtiyaç duyduğu mahalde teslim edilecek şekilde de satın alabilir. Bu anlaşmaya göre malı taşıtacak ve taşıyıcıdan teslim alacak kişi de değişmektedir. Hatta alıcı malı vergilerinin yüksekliğine göre ödeme zaman planı ve tedarik durumuna göre gümrük antreposunda teslim şekliyle ya da liman sahası, terminal teslimi gibi başka bir yerde teslim edilecek şekilde satın alabilir. İşte satış sözleşmesi şartlarına göre; malın taşıtılması görevi ya satıcı ya da alıcı tarafından organize edilir. Taşıyıcı da malı sözleşme yaptığı alıcı veya satıcı ile arasındaki sözleşmeye göre ilgili kişi ve yerde ilgilisine taşıma sonunda malı teslim etmelidir.
Malın taşıma süreci sonunda kime ve nerede teslimi belirlendi. Peki alıcı, satıcı ya da gösterilen yere-kişiye teslim edilecek ama taşıyıcı varış yerine ulaşınca neye karşılık ve nasıl teslim edecektir?
Malı taşıma süreci sonunda teslim almak isteyen kişi, çoğunlukla hava yük senedi, konşimento veya yük senedi gibi, CMR taşıma senedi gibi bir tür taşıma senedi ile kendisini ispatlar. Taşıma senedinde yazılı olduğu için veya talimat bulunduğu için malı ithal etme yetkisini ispat eden kişi malı alacaktır. Taşıma senedinde malı alacak kişi ya da malın bırakılacağı yeri de taşıyana gönderen bildirmekte ve senede bu kişi alıcı olarak yazılmaktadır. Öyleyse, malı çekmek isteyen kişi taşıma senedindeki alıcı olduğunu ortaya koyunca gümrük müsaade ettiğinde malı çekebilecek-alabilecektir. Taşıyıcının burada bir takdir hakkı yoktur. Ancak, özellikle havayolu, denizyolu ve demiryolu taşımalarında karayolunun aksine taşıma süreci limanda, havaalanında veya terminalde sona ermektedir. Bu durumda alıcı malı doğrudan taşıyıcıdan değil, taşıyıcı tarafından malın bu varış noktalarında bırakıldığı geçici depolama yerlerinden teslim almak durumundadır.
O zaman alıcı, geçici depolama alanı dışındaki alanlarda malını alırken ayrıca bir bedel ödemek zorunda değil mi? İthal edilen yük, özellikle liman, havaalanı, terminal gibi yerlerdeki bu geçici depolama işletmelerine bırakılınca, alıcı malı buralardan nasıl alabilir?
Geçici depolama yerlerinde, liman veya terminal ya da havaalanı geçici depolama alanlarına bırakılan mallar gönderilen-alıcı için buralara bırakılmıştır. Taşıyıcının malın buralara bırakılmasında esasen kendi menfaati söz konusu değildir. Menfaat alıcıya ait olduğu gibi burada doğacak yükümlülükler de alıcıya ait olacaktır. Taşıtanın aksine bir talimatı ya da taşıma evrakında aksine bir talimat yazılı olmadığı sürece, bu yerlerden malı çekebilecek olan kişiler halen taşıma senetlerinde alıcı-gönderilen olarak belirtilen kişilerdir. Taşıma senediyle alıcı/gönderilen veya bunların yetkilisi olduğunu gümrüğe ispatlayan kişiler malı buralardan çekebilecektir. Ama geçici depolama alanına teslim kararlaştırılarak yapılan taşımalarda, geçici depolama alanı öncesi alanlarda yapılan işlemler, alıcıya artı bir maliyet doğurmaz.
Malı liman, terminal veya havaalanı gibi yerlerdeki ardiyelere bırakan başka kişi-taşıyıcı, malı buradan alacak olan başka-alıcı mı oluyor?
Evet, taşıyıcı zaten 3. kişi için zilyet-malı 3. kişi için elinde bulunduran bir kişidir. Yükü kullanamaz ve yükten yararlanamaz, yüke tasarrufta bulunamaz. Bu 3. kişi yükteki hak sahibi; gönderen-satıcı olabileceği gibi, gönderilen-alıcı da olabilir. Hatta bazen hem gönderen hem gönderilen ve malın hak sahibi aynı kişi olabilir. Ama malda hak sahibi hiçbir zaman taşıyıcı değildir. Taşıyıcı malda hak sahibi olursa, taşıma sözleşmesinden söz edilemez, kendi malını taşıyan hukuken taşıyıcı değildir. Bu nedenle, malı bıraktığı geçici depolama yerinden malı alacak olan da, taşıyıcı değil yükün hak sahibi olacaktır.
Malın depolama yerinden alıcısına teslimi sırasında, malı buraya bırakan taşıyıcıya haber vermek taşıyıcıdan bir talimat almak gerekmez mi?
Taşıyıcıların ve dolaysı ile onları temsil eden acentelerin taşıma senetlerinden anlaşılacak şekilde, taşıma bedeli alacağı veya yaptığı zorunlu-gerekli masraflardan dolayı mal üzerinde hapis hakkı vardır. Ancak bu hak sürekli bir elde tutma, hapsetme değil; alacağı tahsil için hukuki yollara başvurmayı gerektirir. O zaman, taşıyıcı malı geçici depolama yerine bırakırken böyle bir hakkı olduğunu ileri sürerek geçici depolama yerini uyarmalıdır. Yani daha baştan hakkını ileri sürerek mal depolama alanına teslim edildiyse, taşıyıcının bu haklarından dolayı geçici depolama yeri malı alıcısına teslimden kaçınabilecektir. İşte bu durumda, taşıyıcının emir ve talimat vermesi ve yükün alıcısına teslimi veya tatmin olmayan taşıyıcının hapis hakkını icra yolu ile kullanıyor olması gerekir. Böyle bir hukuki süreç işletilmiyorsa; taşıyıcının hapis hakkı malı depolama yerine teslim ederken ileri sürülmemiş ise; buraya bırakıldıktan sonra oluşmuş taşıyanın hapis hakkı iddiası konusu alacağından söz edilemez. Bu nedenle de taşıyıcının bir talimat vermesine gerek olmaksızın, geçici depolama işletmecisi konşimento veya sair taşıma senedinde hak sahibi olduğunu ispatlayan kişiye malı teslim etmelidir. Kısaca hukuken korunan bir alacak yoksa, kullanılabilir hapis hakkı da olamaz. İcra daireleri ve hukuk sistemi hapis hakkının icrası sürecini belirlemek durumundadır yoksa taşıyanın dayanaksız bir şekilde, canı istedi diye bir hapis hakkı yoktur. Hatta haksız ve sürekli hapis hakkı iddiası karşısında; taşıyana karşı açılacak davalarla gecikmeye konu olacağından kötü niyet veya pervasızca davranış kusuru ileri sürülebilir. Malı alıcısına teslim etmeyen ve teslimi engelleyen taşıyan, navlun hakkına da tam olarak hak kazanamamış olur. Zaten taşıtan, asıl navlun borçlusudur. Acenteler, acenteliğini yaptığı taşıyandan alması gereken hizmet ücretleri için alıcıya karşı kendi adına ve hesabına bir alacak yaratamaz. Neler için ne kadar alınabileceği, başlangıçta taşıma senedinde belirlenmiş olmalıdır. Tabii ki varış yeri ülke mevzuatı ve uluslararası taşıma anlaşmalarına aykırı bir şekilde 3. kişi aleyhine rızası dışı borç yaratacak bir sözleşme taşıtan ve taşıyan arasında akdedilse bile geçerli olmaz.
O zaman Danıştay'ın kararı yerindedir
Karar gerçekten yerinde ve hukukun gereği bir karardır. Bu aşamadan sonra, yargılama süreci gözetildiğinde, onlarca değerli hukukçunun mevzuatı bir kül olarak değerlendirerek verdiği bir karardır. Türk taşımacılık sektörü ve dış ticaretçisinin üzerinden önemli bir yükü kaldırmaktadır. Asla ordino, yük teslim emri ve benzeri bir belge düzenlenmesi şeklinde böyle bir yasal zorunluluktan söz edilemez. Bu kararla, taşıma bedeli-navlun rekabetinde işi aldıktan sonra, varma yeri taşıyıcı acentelerince alıcıların suistimali şeklinde yerleşen hukuk dışı bir uygulamaya son verilmiştir.