Kaptan Altay Altuğ: Türkiye denizlerde güçlü hale geldi
Uzmar Denizcilik ve Römorkörcülük firmasının kurucusu, Kaptan Altay Altuğ’un deniz sevdası, çocukken kağıttan gemi yüzdürmesiyle başladı. Okudu, kaptan oldu, hayatını denizlere adadı. Kılavuz kaptan olarak yaşadıkları sonrası, Türkiye’nin denizlerde de güçlü olması için var gücüyle çalıştı. Bugün 95 yaşında olan Kaptan Altuğ “Denizden aldığımı denize geri verdim. Ülke olarak denizlerimizde yeniden güçlü hale geldik” diyor.
Çocukken kağıttan gemiler yapıp yüzdürüyordu. Sonra işi büyüttü, 11 yaşında annesinin saatlerinden söktüğü çarklarla ve babasının fitil kutularını kullanarak maket gemiler yapmaya başladı. Bunları İzmir'deki bir parkta yüzdürürken onu kaymakam Bedri İlhan'ın (Attila İlhan'ın babası) görmesiyle hayatı değişti. İlhan "Oğlum, bu kadar ilgiliysen İstanbul'a git, orada teknik üniversitenin denizcilik fakültesi var. Gemi inşa mühendisi ol, gemi yap" diyerek çocuğa bir yol haritası çizdi. Şimdilerde 95 yaşında olan, denizcilik dünyasının Beybaba dediği Kılavuz Kaptan Altay Altuğ, İlhan'ın tavsiyesine kulak verdi, böylece kaptanlık hikayesi ve ömrünü adayacağı deniz macerası da başladı. 1946 yılında Altuğ, Yüksek Denizcilik Okulu'nun imtihanına giriyor. 360 kişi arasından dördüncü olarak okula kaydını yaptırıyor. "Gemiler yapmak, onları yüzdürmek, Türk Bayrağı'nı direğine çekip dümenine geçmek bir çocukluk hayaliydi benim için" diyen o çocuk, hayallerini gerçekleştirmek için yıllardır var gücüyle çalışıyor. Okul bitince askere giden sonra da kaptan olarak denizlere açılan Kaptan Altuğ'un ilk gemisi Marmara'nın üç gülü olarak bilinen gemilerden biri olan Marakas Gemisi. Ki bu gemi onu İstanbul'a üniversite okuması için getiren gemi aynı zamanda. Sonra başka gemiler hayatına giriyor. Ama Trabzon Gemisi'nde 3 Eylül 1960'daki yangın onun kaderini belirleyen olaylardan biri oluyor. Nöbetçi kaptan olarak görev yaptığı gemide çıkan yangın sonrası, işçilerin hayatını kurtarmak için dalıyor ambarlara. Kendisi zehirlense de kurtarıyor işçileri. Bu fedakarlığı sayesinde kılavuz kaptan olarak İzmir Limanı'na atanıyor.
O GÜN KARAR VERDİM
İşte burada yaşadığı bir olay var Kaptan Altay Altuğ'un. Adeta denizcilik hayatının kırılma noktalarından biri: "Yıl 1964… İzmir Limanı'na bir Amerikan tankeri geldi. NATO'ya 20 bin tonluk jet benzini getirmiş. Gemiye gittim. Yanaşmak için demir aldık. Römorkör geldi, fakat gelen römorkör ağaçtan yapılmış, kömürle çalışan, 60-70 senelik bir tekne. Bacasından duman çıkıyor. Düşünün, tankerde jet benzini var. Gelen römorkörü gören Amerikan gemisinin kaptanı, 'Söyle gelmesin, patlayacağız' dedi. Amerikan gemisinin kaptanı korkudan titriyor. Bana 'Jet benzini olan gemide çakmak bulundurmak bile yasak, böyle şeyi hiçbir limanda görmedim' dedi. İlk defa içimde küçüklük duygusu oldu. O zaman, emekli olursam bir şirket kuracağım. Kılavuzluk ve römorkörcülük şirketi. Uluslararası kural ve kanunlarına göre, yüksek kalitede römorkörleri olan, işinin uzmanlarından oluşan bir ekibin çalıştığı bir şirket olacak bu dedim."
ÜLKEM ADINA GURUR DUYUYORUM
Öyle de yapıyor. Emekli olduktan sonra, Türkiye'de kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri vermeye haiz ilk özel kuruluş olan Uzmar'ı kuruyor. Çanakkale Akçansa Limanı ile başlıyor işe sonra Aliağa Nemrut Limanı'nda devam ediyor… Kaptan Altay Altuğ "Devletimizin de verdiği imkanlarla, yolumuzu aydınlatmasıyla sektöre ve denizciliğe katkı yapmak için, şartlarımızı dünya standartlarına yükseltmek için çok çalıştık. Artık dünyanın en önemli ve en büyük limanlarında çalışan modern donanımlı yepyeni römorkörlerden daha iyileri bizim filomuzda, Türkiye'mizin limanlarında çalışıyor. 20-25 sene önce kendi sularımızda yaşanan deniz kazalarına, hadiselere müdahale edecek donanımda deniz araçlarımız yokken bugün Avrupa'nın en yetkin filoları devletimizde mevcut, bizlerde mevcut. Hem de hemen hepsi kendi tersanelerimizde üretilen römorkörler. Bu işlerin, bu şartların bugünkü tatmin edici seviyesine gelmesinden ötürü ülkem, kendim, ailem ve şirketim adına gururluyum" diyor.
Ülkemizin gücüne güç katıyoruz
Kaptan Altay Altuğ yakın dönem denizcilik tarihimizin canlı tanığı ve bu tarihin önemli aktörlerinden. Denizcilik dünyasında Türkiye'nin nasıl güçlendiğini kendisinden dinleyelim: "Biz denizcilik tarihi zengin ve güçlü bir milletiz. Piri Reis'ler, Barbaros Hayrettin'ler deniz ve denizcilik tarihimizin geçmişi. Donanmamız, denizcilik bilgi ve tecrübelerimiz 100 sene evvel çok derin ve kıymetliyken dünya bir anda değişiyor. Biz ülke olarak İstiklal mücadelesi verirken, dünya sanayi devrimini yaşıyordu ve biz pek çok konuda geriden takip etmek durumunda kalıyorduk. Benim ortaokul ve lise yıllarım 2. Dünya Savaşı zamanlarında geçti. Denizcilikte veya başka bir milli alanda ilerlememizi engelleyen büyük sıkıntılar atlattık. Denizden, denizcilikteki gelişmelerden uzak kalışımızın hep zamansal sebepleri var. Fakat bugün artık hepsini geride bıraktık. Ülke olarak denizlerimizde yeniden güçlü hale geldik. Şimdi dünyanın en büyük operatörleri bizim tersanelerimizde gemi yaptırmak istiyor. En büyük limanları, bizim limanlarımızda güvenle hizmet alıyor. Denizlerde, limanlarda imkanlarımızın son raddesine kadar Türkiye'miz için çalışmaya devam edeceğiz. Türkiye'nin Ege ve Akdeniz'deki gücüne daha fazla güç katmaya devam edeceğiz."
Tesadüfler hep fırsatlara kapı açtı
Beybaba Kaptan Altay Altuğ'un hayatında Marmara'nın üç gülünden biri olan Marakas Gemisi'nin özel bir yeri var. "Marakas, 1938 yılında Hitler zamanında Almanya'dan Türkiye'ye gelen üç gemiden biri. Hitler çok iyi yapılması için talimat vermiş. Atatürk de isimlerini koymuş. Anadolu'daki eski Türk kabilelerinin isimleri olan Marakas, Sus ve Trak. Bu gemi beni İstanbul'a getiren ve sonra kaptanlığını yaptığım gemi. Çok güzel günlerim geçti Marakas'ta. 20 sene sonra ise yine Marakas ile yollarımız kesişti ve bu sefer onu ve Sus'u satın aldım. Gemileri Rodos, Teos, Kios, Marmaris, Mikanos arasında kruvaziyer olarak çalışacak şekilde hazırladık. 1974 Ağustos ayında Kıbrıs Harekâtı oldu. İvedilikle bütün Yunan adaları kapandı. Tesadüfler beni ve Marakas'ı nereden nereye getirmişti. Borçlar almışım, ortaklarımı bu işe girmeye ikna etmişim. Gemileri söktürmeyi düşündüm. Trabzon Gemisi'nden Sarı İsmail, sökümü yaptı. Fakat tam o sırada öyle bir enflasyon oldu ki dolar bir anda yükseldi. İki misli para kazandık birdenbire. Tüm borçlarımı ödedim, yüzde 45 de kâr ettim. Tesadüfler hayatımda insanlara, hadiselere, fırsatlara kapı açtı hep."