Tersane kazalarını 'Adil Ticaret' önleyebilir !
Geçen hafta Türkiye'nin en büyük tersane komplekslerinden biri olan Tuzla'dan yine ölüm haberi geldi. Sadece Tuzla'da bugüne kadar 150 işçinin hayatını kaybettiği belirtiliyor. Bu kazaları azaltmak için işveren ve yasa yapıcıların yanı sıra artık 'alıcılara' da önemli bir sorumluluk düşüyor.
Yat ve gemi üretiminde dünya sıralamasını zorluyor olmak ülke açısından gurur verici. Sektör gelişiyor; ihracatla birlikte ülkenin kazandığı döviz miktarı, yat ve tekne sahipliği sayısı artıyor; denizin nimetlerinden daha fazla yararlanmanın önü açılıyor da bir de bunlar bazı insanların hayatı pahasına olmasa...
Geçen hafta Türkiye'nin en büyük tersane komplekslerinden biri olan Tuzla'dan yine ölüm haberi geldi. Ada Denizcilik'e ait tersanede meydana gelen patlamada Ali Sağdıç ve Recep Özdağ adlı işçiler hayatılarını kaybetti, yaralanan altı işçinin tedavileri devam ediyor.
Bu kaza ve ölümler maalesef sektör için ne ilk ne de son.
Sadece Tuzla'da bugüne kadar 150 işçinin hayatını kaybettiği belirtiliyor. Ne yazık ki, ülkenin diğer yerlerindeki irili ufaklı tersanelerde iş kazaları nedeniyle canından olan, yaralanan, sakat kalan işçiler hakkında bilgimiz yok.
NEDEN ARTIYOR?
Teknoloji gelişiyor, sistemler yenileniyor ancak Türkiye'de iş kazalarının sayısı artmaya devam ediyor. Kazaların azalacağı yerde artmasının çeşitli nedenleri var. İlki yasaların yetersizliği ve uygulanmaması. Bakanlık, İş Güvenliği Yasası'nda bazı değişiklikler yaptı ancak henüz istenen aşamaya gelmiş değil. Belki de var olan yasalar bile layıkıyla uygulansa bu kadar ölüm ve yaralanma vakası olmaz.
Görünüşte herkes hemfikir; tersane gibi kaza riskinin yüksek ve sürekli olduğu işyerleri çok daha sıkı şekilde denetlenmeli ancak Tuzla'daki işçilerin 'Müfettişlere başvurduk, 'İstanbul'da 35 çalışan var, yetişemiyoruz' yanıtını aldık' sözleri vurdumduymazlığın ulaştığı noktaya göstermiyor mu?
Görünen o ki, devlet gereğince denetlemiyor, sanayici de üzerine düşeni yapmıyor. Tüm işverenleri aynı kefeye koyamayız ama Türkiye'de 'iş güvenliğine, işçi sağlığına gereken önemi veren, yasaları uygulayan iş yeri' sayısının oldukça az olduğunu da görmemiz gerekiyor.
İşverenlerin 'yumuşak karnı' sert rekabet şartları ve ekonomik krizin yarattığı olumsuz ortam. En düşük maliyetle işi bitirmek, kazanacakları parayla hızlı büyümek için aldıkları banka kredilerini ödemek istiyorlar. Daha ucuza yaptıkları için rakiplerini geçip daha çok tercih edilen şirket olmak istiyorlar. Ancak konunun vicdani boyutu bir yana bırakırsak bile bu yaklaşım yani çevreyi, iş güvenliğini, paydaşları göz ardı ederek yapılan üretim, sektörün bekası için sürdürülebilir değil.
GÜZEL Mİ ÖLDÜLER?
'Güzel öldüler' yaklaşımı sürdükçe bu ülkede daha çok insan ölecek. Ülkeyi 'iş cinayetleri'nden kurtarmanın birçok yolu var: Yasal düzenlemeler, işveren ve işçilere verilecek eğitimler, caydırıcı cezalar gibi...
Ancak, tüketicilere de büyük görev düşüyor. Dünyada hızla yükselen 'fair trade' yani 'adil ticaret' yaklaşımı artık denizcilik sektöründe de yerleşmeli.
Yat, tekne, gemi, şilep, sandal adı ne olursa olsun herhangi bir deniz taşıtı alan kişi ya da kurumlar, satın aldıkları aracın üretim aşamasını, kullanılan kimyasalların çevre ve insan sağlığına zarar verip vermediğini, kalitesini, aracın yapım sırasında herhangi bir kazanın, yaralanmanın, ölümün olup olmadığını sorgulamalılar. Bunun için belki biraz daha fazla para ödemek zorunda kalacaklardır ama ancak bu sayede suçun öznesi olmaktan kurtulabilirler.