İskenderun Körfezi artık 1850 ton zehirle yaşayacak
Tuzla’da toprağa gömülü halde bulunan zehirli variller İskenderun Körfezi’ndeki çevre felaketini yeniden gündeme getirdi. Bilirkişi raporları facianın boyutunu gözler önüne seriyor: İspanyol bandıralı Ulla gemisi iki yıl önce körfeze binlerce ton zehirli madde bıraktı. Atığın şu ana kadar sadece 150 tonu çıkarıldı. 1850 tonu ise denize karışmış durumda. Yani temizlenmesi imkânsız.
Tuzla'nın Orhanlı beldesinde geçen hafta toprağa gömülü olarak bulunan yüzlerce varilde yüksek oranda kanserojen madde tespit edilmesi Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Savcılık suçluyu arıyor. Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, varillerin, ‘50 bin dolarlık masraftan kaçan ciddi bir sanayici'ye ait olduğunu açıklarken, tartışmalar Türkiye'deki tehlikeli atık problemini yeniden gündeme getirdi. En çarpıcı örneklerden birini İskenderun Körfezi yaşıyor. 6 Eylül 2004'te batan İspanyol bandıralı M/V Ulla gemisinde bulunan binlerce ton zehirli atık 2 yıldır temizlenemiyor. Ancak ortaya çıkartılan başka bir gerçek İskenderun Körfezi'nin yaşadığı vahameti gözler önüne serdi. Ulla gemisinin yol açtığı kirliliğin ve temizleme çalışmalarının neticelerini tespit için oluşturulan bilirkişi heyetinin raporuna göre, geminin denize boşalttığı 2 bin 200 ton toksik atığın bugüne kadar sadece 150 tonu çıkartılabildi, 200 tonu deniz dibinde kabuk bağladı, 1850 tonu kayıp. Denize karışmış durumda olan bu atığın temizlenmesi mümkün değil. İskenderun Körfezi artık zehirle yaşayacak. Oluşan çevre felaketi bölgede etkisini de göstermeye başladı. Son iki yıldır balıkçılık bitme noktasına geldi.
21 Ekim 2005’te Ulla gemisindeki zehirli atıkları temizlemek için İspanya’dan İskenderun Körfezi’ne yeni bir gemi gönderilmiş, Amorito adlı gemi söz konusu batığın bıraktıklarını toplayıp ayrılmıştı. Ancak bilirkişi heyetinin elde ettiği bilgiler, bu temizlik operasyonunun sağlıklı olmadığını ortaya koydu. Jeoloji mühendisi Vahit Pişkinpaşa, Hakim Cihan Yüksel, katip Dilber Tekeli, mübaşir Ali Sayar ve avukat Maruf Kaymaz’dan oluşan bilirkişi heyetinin Amorito’daki iki platform içerisinden aldıkları su ve balçık örneği Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Merkez Laboratuvarı’nda tahlil edildi. Sonuçlar körfezdeki kirliliğin devam ettiğini, ayrıca Ulla’daki 1.850 ton toksik atığın da kayıp olduğunu gösterdi. Bilirkişi heyetinde bulunan Avukat Maruf Kaymaz şu uyarılarda bulundu: “1850 ton toksik atık şu an kayıp ve bu atığın denize karışmış olmasından korkuyoruz. Bu atığın etkileri aynı Çernobil gibi hemen ortaya çıkmaz, 10-15 sene içerisinde toksik atığın etkileri İskenderun Körfezi’nde görülebilir. Deniz dibinde bulunan krom altı madeni çok ağır ve zehirlidir. İnsan vücudu bunu aldığı zaman bir daha kolay kolay dışarı atamayınca bu krom altı vücutta birike birike kansere yol açar.”
Geminin batmasının ardından Greenpeace üyeleri İskenderun Körfezi’nde dalış yaparak toksik atıktan numuneler aldı. ODTÜ’nün raporuna göre Ulla gemisinin içerisindeki atığın yüksek miktarda krom altı madde taşıdığı tespit edildi. 7 Şubat 1998 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 99/3 sayılı çevrenin korunması yönünde kontrol altında tutulan madde ve atıklara ilişkin dış ticaretle standardizasyon tebliğinde bu tür maddenin ithalatı yasaklanıyor. İskenderun Çevre Koruma Derneği avukatı, aynı zamanda İskenderun ve Dörtyol balıkçıları adına Lafarge, Dragados ve İspanya hükümeti aleyhine 100 milyon dolarlık tazminat davası açan Avukat Maruf Kaymaz, bu olayda Türk halkına büyük haksızlıklar yapıldığına dikkat çekti. Av. Kaymaz devam eden dava hakkında şunları anlattı: “Lafarge firması bu olayla ilgisi olmadığını söylüyor. Peki neden 1,5 milyon doları Türkiye’ye gönderdi? Bunun yanında geminin batmasının ardından İskenderun Körfezi’ne gelen Amorito adlı gemi atığın sadece 150 tonunu çıkardı. Atığın 200 tonu kabuk bağlamış ve 1.850 tonu da kayıp. Bu tespitler 14 Eylül 2004 tarihinde İskenderun Asliye Hukuk Mahkemesi kanalıyla profesör ve doçentlerden oluşturulan bilirkişi heyetinin gemi içerisindeki bulguları ile ortaya çıktı. Burada gemideki atığın çıkartılmaması başta balıkçılarımızı maddi yönden zarara uğrattığı gibi İskenderun halkımız da psikolojik yönden etkilenmiştir. Geminin batması ile gerek balıkçı sektörü, gerek turizm sektörü büyük zarara uğradı.”
31 Mayıs 2005 tarihinde İskenderun Su Ürünleri Kooperatifi, Dörtyol Su Ürünleri Kooperatifi ile toplam 370 balıkçı adına İspanya, Lafarge ve Dragados firmaları aleyhine açılan 100 milyon dolarlık tazminat davası ve balıkçıların uğradığı maddi zarar ve kazanç kayıpları hakkındaki davanın devam ettiğini belirten Avukat Kaymaz, duruşmaların 6 Haziran’a ertelendiğini sözlerine ekledi.
İskenderun Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Nihat Beyazıt, balıkçıların borçlarını, kredilerini ödeyemediği için hacizle karşı karşıya kaldığına dikkat çekerken, “Ulla’dan dolayı balık satamadık. Bu yıl da körfezimizde balık yok. Yetkililerin Ulla’nın atığının çıktığını söylemelerine rağmen hâlâ denizin altında atıkların mevcut olduğu söyleniyor.” dedi. İskenderun Çevre Koruma Derneği Başkanı Aylin Canpolat Ödemi ise geminin battığı günden itibaren sivil toplum kuruluşlarıyla atığın çıkartılması için çeşitli eylemler yaptıklarını anlattı. Ödemi, asıl zararın 20 yıl sonra ortaya çıkacağını iddia etti.
Ulla’dan boşalan atıklar hâlâ denizi kirletiyor
6 Eylül 2004’te İskenderun Körfezi’nde kıyıya 1,5 mil uzaklıkta demirliyken batan İspanyol bandıralı M/V Ulla adlı gemideki toksik atığın büyük bir kısmı çevreyi tehdit etmeyi sürdürüyor. Birleşmiş Milletler bünyesinde kabul gören Basel Anlaşması gereğince tehlike arz eden atıkların OECD ülkelerinden buraya üye olmayan ülkelere taşınması yasak. İspanya’dan Cezayir’e, ardından da İskenderun’a gönderilen toksik atık yüklü geminin, tüm uyarılara rağmen 4,5 yıl İskenderun Körfezi’nde kalmasına göz yumuldu. En büyük zararı İskenderun halkı ve balıkçılar gördü. Ulla gemisinin batması tüm dünya basınında geniş yer bulurken, çevreciler de olaya büyük tepki gösterdi.
Gemi konusunda yetkililer duyarsız
Doğu Akdeniz Çevre Koruma Derneği Genel Sekreteri Oktay Demirkan, yapılan uyarılara rağmen Ulla konusunda yetkililerin duyarsız kaldığını belirterek şu eleştirilerde bulunuyor: “Geminin battığı günden beri çevreciler olarak çeşitli platformlarla, eylemler ve toplantılar yaptık. Ancak gemideki atığın tamamının çıkartılmaması hâlâ bizleri endişelendirmektedir.”