Denizcilikte Biyoyakıt dönemi yaklaşıyor
SeaNRG şirketinin kurucusu Hollandalı Dirk Kronemeijer, denizcilik sektörüne önerdiği "İyi Deniz Yakıtları"nın (Good Fuels Marine) tanıtımını yapmak üzere Oslo'daydı.
Kronemeijer, İskandinav ormanlarına dikkat çekerek "Gemilerinizin enerji ihtiyacı için gereken şey tam olarak yanınızda ve üstelik %100 sürdürülebilir" diye belirtmiştir.
Peki, ancak nasıl? Talaş ve ağaç kabuğu gibi orman yan ürünleri biyoyakıt olarak yakıldığında atmosfere, ağacın yetişmesi için gereken ile aynı miktarda karbondioksit salınmaktadır. Bu yan ürünlerin yakılması fuel oil yakılmasına göre; %80 daha az karbondioksit ve %10 daha az azot oksit içeren, kükürtsüz emisyon salınımına (nihai salınım miktarları kimyasal katkılarıyla iyileştirilecektir) yol açmaktadır. Kereste yetiştiriciliği, biyoçeşitliliği veya gıda üretimini direkt olarak etkilememekte olup, bugünün dijital dünyasında gazete basımı gerilediği için bu durum ağaç endüstrisi için kurtarıcı olabilir.
"İyi Yakıtlar" iş modeli oldukça basittir. Biyoyakıt ücretleri bugünlerde dizel yakıtın yaklaşık iki katı civarındadır ancak önümüzdeki yıllarda bu fiyatların oldukça düşüş göstermesi beklenmektedir. Yük sahipleri tüketim mallarının yeşil sertifikalandırılmasını pazarlayarak asgari bedel ödeyebileceklerdir. Kronemeijer, tüketicileri ikna etmenin çok da kolay olmayacağını varsayarak yeni bir ürün etiketi önermektedir: "Yeşil Taşımacılık - Size Sıfır Emisyonla Getirildi". Üstelik günümüzde, çevreyi kirletmeyen iyi ürünleri almayı tercih eden bir nesil mevcuttur.
"İyi Yakıtlar" bu yıl gemilerde test edilmeye başlanmıştır ve 2016 yılında biyoyakıtların gerçek bir alternatif olduğunun kanıtlanması amaçlanmaktadır. 2020 yılına kadar bir ila iki milyon ton biyoyakıt olacağı öngörülmektedir ve bunun %10-15'i piyasaya sürülecektir.
Norveç ile devam etmek gerekirse; DNV GL kuruluşundan (Norveç menşeli vakıf ve sınıflandırma kuruluşu) Simen Knudsen, tüm Norveç yıllık gemi trafiğinin üçte birinin çevreci yakıtlar kullanmasına bağlı olarak 2015'den 2040'a kadar karbondioksit emisyonlarında %40 potansiyel azalma öngörmektedir.
Knudsen, denizcilikte yakıt alternatiflerinin, 100 yıl içerisinde ilk defa bu dönemde değerlendirilmesinin yapıldığına ve sadece 5 yıllık bir süre içinde denizcilik sektörünün bu bakımdan belirsiz bir durumdan en iyi düzenlenmiş bir sektör haline dönüştüğüne dikkat çekmektedir. Bu yaklaşımın devam etmesi için politik güç sağlanmalıdır çünkü; denizcilik sektörünün, üzerinde baskı olmaksızın, gönüllü olarak değişeceğini gösteren pek az belirti vardır.
Knudsen bu baskı ya da teşvikleri; sıfır-emisyon çözümlerinin desteklenmesi, vergi uygulamalarında etraflıca düşünülmesi, dizel yakıta ek olarak biyoyakıt üreten ve satın alan kamu sektörü için çevre mevzuatı, ulusal sularda faaliyet gösteren gemiler için zorunluluklar olarak özetlemektedir. DNV GL Denizcilik Yöneticisi Tor Svensen'in Nor-Shipping Fuarı'nda bir brifingde belirttiği üzere, şimdi bile hibrit sevk gücü sistemlerine ve gaz yıkayıcılara geçiş beklenenden hızlı gerçekleşmektedir.
Ancak temelde, sektörün itirazlarına karşın, daha hızlı değişimin sağlanması hükümetlere bağlıdır. Mevcut durumda Kükürt Emisyon Kontrol Alanları (ECAs) kalacaktır ancak bu yalnızca ilk adımdır. Bundan sonraki aşama kükürtsüz alanlardır ve bunların Brüksel, Washington ve/veya Sacramento'dan başlayacağını düşünmekteyim. Birileri bu işleri başlatmalıydı ve bu, çevreci yaklaşımı ileri götüren Avrupa ve Kuzey Amerika olacaktır. Batıya ticaret yapan yabancı gemi operatörleri uymak zorunda kalacaklardır. Dünyanın diğer kısımlarında da bu konuda daha fazla olumlu davranışlarda bulunulduğunu görmek isterim. Bu durum Kuzey Kutbu deniz taşımacılığı bakımından da, bu taşımacılık gelişmekte olduğu için, zorunludur ve zorunlu olmalıdır. Dolayısıyla, gelecek nesiller için bu şekilde devam edelim.