Ertuğrul 1890; bu sadece bir film değil
Bu sadece bir film değil; 2. Abdülhamit'ten Turgut Özala, Japonya, Türkiye ve İran'a uzanan gerçek bir hikaye. Film Japonya'da batan Osmanlı firkateyni Ertuğrul’un hazin hikayesi ile 215 Japon vatandaşının Turgut Özal’ın talimatıyla İran-Irak savaşından kurtarılmasının çarpıcı gerçek öykülerini kurgusal bir senaryoyla aktarıyor.
Hani üzeri küllenmiş şeyler vardır. Unutulmuş, geçmişin tozlu raflarında kalakalmış şeyler. Ertuğrul 1890 filmi sadece bir film değil; o közün üzerindeki külleri üfleyip yeniden alevlendiren, nisyan ile mağlul biz beşere aslında fıtratında var olan önemli hasletleri yeniden hatırlatan bir serüven.
Anlatmak istediğim salt tarihi bir hadise değil. Meşhur Osmanlı Fırkateyni Ertuğrul ve onun Japonyada karaya vurması hadisesini film aracılığı ile yeniden hatırlamamız mutlaka önemli ama başka bir hatırlatma da yapıyor film. Herşeyden önce bir insan olarak, dili dini ne olursa olsun, sana sığınana, yardım dileyene, darda kalana, zora düşene, tüm imkansızlıklara rağmen kol kanat germek ve ekmeğini paylaşma hasletini hatırlatıyor. Yolda kalmış otostop çeken birini arabamıza almaya dahi korkar olduğumuz şu günlerde çok iyi geldi bu film. Aynen bugün Suriyeli mültecilerde olduğu gibi; muhacire ensar olduğumuz gibi. Filmi izlediğiniz zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız.
GENÇLER ÇOCUKLAR İZLESİN
125 yıllık dostluğa belkide gecikmiş bir saygı duruşu; Ertuğrul 1890. Batı'nın hilali, Doğu'nun güneşi olan Türkiye ve Japonya'nın ortak yapımı bu filmi özellikle gençler ve çocuklar mutlaka izlemeli. Bildiğim kadarı ile Milli Eğitim Bakanlığı’ndan da öğrencilere filminin tavsiye edilmesi ile ilgili yazı gönderilmiş. İyi de edilmiş.
YAZININ BURDAN SONRASINI FİLMDEN SONRA OKUYUN
Yazının burdan sonrasını eminim filmden sonra yeniden okumak isteyeceksiniz. Çünkü filmde anlatılan meşhur gemi ve yaşanan hadiseyi tarihi açıdan aktarmaya çalışacağız. Aşağıdaki bölümü wikipedia başta olmak üzere farklı kaynaklardan derledim;
ERTUĞRUL FİRKATEYNİ
Ertuğrul, Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılmış ve 19 Ekim 1863 Pazartesi günü Padişah huzurunda denize indirilmiş Osmanlı fırkateyni. Makine ve kazanları 1864’te İngiltere’de monte edilmiştir. 1865’te Kosova ve Hüdavendigâr gemileriyle birlikte İngiltere’den yurda dönerken Cherburg, Toulon ve bazı İspanyol limanlarına uğramış, İstanbul’a gelişinde de Beşiktaş Sahil Saray-ı Hümayunu (Dolmabahçe Sarayı) önünde demirli kalmış, bir süre sonra da Haliç’e kapatılmıştır.
Gemi 8 adet 150 milimetrelik Krupp topu, 5 adet 150 librelik Armstrong topu, 2 adet 4, 2 adet 3 fontluk Krupp, 2 adet 5 namlulu Hockins, 2 adet 5, 4 adet namlulu Nordenfeld, 1 adet 12 ve 1 adet 6 librelik roket kovanı, 1 torpido atış kovanı, 2 torpido, 100 Martin Henry tüfeği, 100 Winchester tüfeği ve 40 adet tabanca taşımaktadır.
Ertuğrul 79 metre boyunda, 15,5 metre genişliğinde idi ve 8 metreye yakın su çekiyordu. 60 ton su alıyor, aldığı kömürle de 10 mil süratle 9 saat seyredebiliyordu. Gemi zamanına göre modern araçlarla donatılmış, elektrikle aydınlatılmıştı. Bunlar göz önüne alınarak teknenin çürüklüğünden başka kusuru yoktu denilebilir.
İMAMDAN ŞAİRE MÜRETTEBAT
Ertuğrul’un mürettebat sayısı kaynaklarda farklı olarak karşımıza çıksada genel kanı; 44 subay, 14 mühendis (yüzbaşı), 591 er, 5 sivil ve 1 şair, 1 İmam olmak üzere toplam 655 olarak verilmektedir.
II. Abdülhamid, 1887 yılında Japonya İmparatoru Komeii 'nin yeğeninin bir savaş gemisiyle İstanbul'u ziyaret etmesinin ardından Japonya’ya bir heyet gönderilerek iade-i ziyaret yapılmasını emretmişti. Gemi, II. Abdülhamid’den Japon İmparatoruna mücevherli imtiyaz nişanı ve diğer hediyeleri götürecekti.
Padişahın isteği üzerine donanmanın en güzel gemisi bu iş için tahsis edildi. Ertuğrul Fırkateyni, Temmuz 1889’da İstanbul’dan yola çıktı. Gemi güzergâhı boyunca çeşitli limanlara uğrayarak seyahat ediyordu. Fırkateyn, Singapur’a vardığında kafile başkanı Miralay Osman Bey Amiralliğe terfi ettirildi. Kafile, uğradığı ülkelerin halkları ve Müslümanlar tarafından görkemli sevgi gösterileriyle karşılanıyor, gemiyi kimi zaman binlerce kişiden oluşan gruplar ziyaret ediyordu. Gemi, 11 ay sonra 7 Haziran 1890 tarihinde Japonya’nın Yokohama Limanı'na vardı.
GELEN OSMANLIYDI KARŞILAMA MUHTEŞEMDİ
İmparator Komeii, Türk amiralini ve heyetini görkemli bir şekilde karşıladı. Şehir halkı Türk amiralinin saray arabası ile İmparatorun yanına gidişini sevgi gösterileriyle takip etti.
Ertuğrul Fırkateyni, Japon sularında kaldığı üç ay boyunca etrafındaki binlerce Japon kayığına 50 kişilik bandosuyla konserler verdi. Nihayet geri dönüş yolculuğu için hazırlıklar tamamlandı. Ertuğrul Fırkateyni planlandığı gibi 15 Eylül 1890 tarihinde Yokohama Limanı’ndan ayrıldı. Kuşimoto açıklarında tayfuna yakalanan Ertuğrul Fırkateyni 16 Eylül 1890’da kayalara çarparak battı. Kazadan sadece 69 denizci kurtulabildi, Amiral Osman Bey de dahil diğer mürettebat hayatını kaybetti.
Yöre halkı, kazadan kurtulanlara büyük yardım ve yakınlık gösterdi. Torajiro Yamada isimli bir Japon, şehit yakınları ve kazazedeler için yardım kampanyası düzenledi. Toplanan para aynı kişi tarafından dönemin padişahına teslim edildi. Hayatta kalan 69 denizci, Japonya İmparatorunun talimatıyla Hiei ve Kongō isimli iki askeri gemi ile İstanbul’a gönderildi.
Şehitler arasında Hasan Âli Yücel'in annesi Neyyire Hanım tarafından dedesi ve Can Yücel'in büyükdedesi Kaptan Âli Bey de bulunmaktaydı.
Kurtulanlardan bazılar: (69 kişi kurtulmuştur.)
Sağkolağası Kasımpaşalı Mehmet Arif Efendi, Çarkçı-yı salis
Fırkateyn Katibi Oflu Mustafa Efendi, Katib-i sani
İmam-ı sınıf-ı salis Şileli Hafız Ali Efendi, İmam
Yüzbaşı Asitaneli Mehmet Ali Bey, Çarkçı
Mülazım-ı evvel Edirnekapılı İsmail Efendi, Musika Zabiti
Mülazım-ı sani Beşiktaşlı Haydar Efendi, Fotoğraf Memuru
ÜÇ GÜNDE 100 BİN KİŞİ İZLEDİ
Japonya ile Türkiye ortak yapımı "Ertuğrul 1890"ı, 3 günde 100 binden fazla kişi izledi. Filmin üç günlük hasılatı 1 milyon 97 bin liraya ulaştı.
SENARYO İSKENDER PALA
Oyuncu kadrosunda, Kenan Ece, Alican Yücesoy, Uğur Polat, Mehmet Özgür, Tamer Levent, Melis Babadağ, Murat Serezli, Deniz Oral, Hakkı Haluk Cömert, Cem Cücenoğlu, Erkan Pekbay, Mert Aygün ve Alper Düzen ile Japon sinemasından Seiyo Uchino, Shioli Kutsuna, Naoto Takenaka, Yui Natsukawa, Toshiyuki Nagashima, Takashi Sasano, Yukiyoshi Ozawa'nın yer aldığı film 5 Aralık'ta Japonya'da gösterime girdi.
Dünya sinema tarihinin ilk Türk-Japon ortak yapımı olan filmin yönetmenliğini Mitsutoshi Tanaka, görüntü yönetmenliğini Tetsuo Nagata, sanat yönetmenliğini Hakan Yarkın ve Hidefumi Hanatani üstlendi.
Filmin senaryosu Eriko Komatsu tarafından kaleme alınırken, senaryo ve tarih danışmanlığı Prof. Dr. İskender Pala tarafından yapıldı. Filmin çekimleri, Japonya ve Türkiye'de 4,5 ayda tamamlandı.