Dumlupınar denizaltısı şehitleri anıldı
Çanakkale Boğazı Nara Burnu önlerinde 4 Nisan 1953'te İsveç bayraklı "Naboland" adlı gemiyle çarpıştıktan sonra batan Dumlupınar denizaltısında şehit olan 81 denizci törenle anıldı.
TCG Dumlupınar (D-6) denizaltısı şehitleri için kazanın 64 yıl dönümünde GeliboluAtatürk Kültür Merkezinde tören düzenlendi.
Törende, şehit denizciler için saygı duruşunda bulunularak, İstiklal Marşı okundu.
Gelibolu Denizaltı Sevenler Derneği Başkanı Emekli Deniz Astsubay Başçavuş Kemal Dalgıç, törende yaptığı konuşmada, Türk denizaltı filosunun birer mensubu olmaktan dolayı gurur duyduklarını ifade ederek, şunları söyledi:
"Ne mutlu bize ki, ilk Türk denizaltı gemisi ve aynı zamanda dalmış durumda torpido atan ilk dünya denizaltı gemisinin 6 Eylül 1886 tarihinde Haliç'te denize indirilmesiyle kurulan Türk denizaltı filosunun birer mensubuyuz. Şu anda Refah, Atılay ve Dumlupınar denizaltı gemilerinde vatan için hayatını kaybeden, kabirleri engin denizler olan 247 şehidimizi anma töreni için burada bulunuyoruz. Feneraltı mevkisindeki anıtımızın düzenlenmesi yapıldığında törenlerimizi yeniden anıtın başında yapacağız."
Konuşmanın ardından, Armatör Yakup Aksoy Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesiöğrencileri tarafından şiirler okundu ve Dumlupınar belgeselinin gösterimi yapıldı.
Tören sonunda denize açılan 2. Kolordu Komutanlığı Genel Sekreteri Albay CihangirOnat, Çanakkale Boğaz Komutanlığında görevli Deniz Albay Cihangir Yüksel ve Gelibolu Denizaltı Sevenler Derneği Başkanı Kemal Dalgıç, şehit denizciler için suya çelenk bıraktı.
OLAYIN HİKAYESİ
1953 yılı…
3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece, Dumlupınar denizaltısı Ege'de katıldığı NATO tatbikatından geri dönüş yolunda, Çanakkale Boğazı'ndan içeriye giriyordu.
Ne var ki saatler 02.15’i gösterdiği sırada, Çanakkale Boğazı'ndaki Nara Burnu dönülürken, Türk denizaltıcılık tarihinin belki de en acı kazası yaşandı. Dumlupınar, İsveç bandıralı Naboland Şilebi ile Boğaz’ın orta yerinde çarpıştı.
Dumlupınar'ın parçalanan baş bodoslamasından hücum eden karanlık sular, baş üstü dikilen koca denizaltıyı 81 denizciyle birlikte birkaç dakika içinde yutuverdi.Denizaltı battıktan sonra battığı yerin bulunabilmesi için aşağıdan bir haberleşme şamandırası fırlatmıştı içinde irtibatı sağlamak için bir de telefon hattı vardı.
Konuşma gemidekilerle bu telefon vasıtası ile yapılıyordu. İlk telefon bağlantısında “Oğlum merak etmeyin... Sizi kurtaracağız...”. Aşağıdan gelen son sesler:
— Alo Dumlu.
— Evet, Dumlu.
— Ben Üsteğmen Suat.
— Evet, efendim ben Selami
— Selami nasılsınız, biz geldik, şimdi bana durumu anlat.
— Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı, bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik, şimdi manevra dairesi su ile dolu.
— Kaç kişisiniz orada?
— 22 kişiyiz
— Diğer dairelerle irtibatınız var mı?
— Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar.
— Merak etmeyin 'Kurtaran' geldi biz buradayız.
— Efendim manometre 267 kadem gösteriyor doğru mu?
— Selami Kurtaran geldi şimdi kurtarma işine başlanıyor, ben biraz sonra yine gelirim.
— Peki efendim...
Denizaltındaki subay ve astsubay ve erlerin tümüne korkunç gerçek söylendi; kendilerini su yüzüne çıkaramayacaklarını buna imkân olmadığını bildirildi.
Artık kendilerine başta söylenen “gerekmedikçe konuşmayın ve sigara içmeyin” telkininin yerine “konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve isterlerse sigara da içebilirler” denildi. Bunu duyan kahraman denizcilerimizin son sözleri “Sizler sağ olun! Vatan sağ olsun!” oldu. O andan itibaren oksijen bitinceye kadar 72 saat hayatta kaldılar ve “Ah, bir ataş ver cigaramı yakayım, sen sallan gel ben boyuna bakayım…” türküsünü söyleyerek büyük bir tevekkülle son nefeslerini verdiler....