Sabancı’nın gemisinde ölen gemicinin ailesi firmayı suçluyor
Acılı aile, Endonezya’dan Trabzon’a düşen ‘evlat acısı’ için Sabancı Holding’i suçladı.
Trabzon’un Şalpazarı ilçesinden olan Attila Bülent Cüre (38), Sabancı Holding’e bağlı MarinSA Denizcilik Şirketi’nde mürettebat olarak çalışıyordu. Sabancı Holding’e ait Malta bayraklı geminin Endonezya’dan Hindistan’a gerçekleştirdiği 19 Eylül tarihli ikinci seferinde yağan yağmur sonrası 60 kişilik mürettebat gribe yakalanmış ancak bu gribi sadece Şalpazarılı Attila Cüre atlatamamıştı. Cüre ailesinin iddiasına göre 5 Ekim 2016 tarihinde ‘solunum yetmezliğine bağlı bronşit’ nedeniyle yaşamını yitiren Attila Cüre’yi geminin 2. kaptanının yanlış ilaç kullanması ölüme götürdü. Oğullarının ilgisizlikten ölüme gittiğini savunan aile, Sabancı Holding’e maddi ve manevi tazminat davası açtıklarını söyledi.
BEN OĞLUMU KİMDEN SORACAKTIM?
Kaybettiği oğlu Attila Cüre hakkında gemi kaptanlarının hiçbir açıklama yapmadığını ileri süre acılı anne Hava Cüre, “Ben oğlumu şirketten, kaptanlardan sormayacaktım da kimden soracaktım? Benim telefonumu engellediler, bana cevap vermediler.” dedi.
Acılı anne açıklamalarına şu şekilde devam etti: “Oğlumun hasta olduğunu öğrendiğimde gemi kaptanlarını aradım ama beni engellediler, bana bir şey demediler. Ben oğlumu o şirkete teslim ettim. 2 Ağustos’ta ayrıldı buradan, sapasağlam teslim ettim oğlumu. Şimdi getirdiler koydular onu mezara, her gün yastayım. Oğlum bana ‘Türkiye’de ölmek istiyorum.’ diyordu. Seccadeyle yolladım ben onu. Ağustos ayında seccadesini gördüm, ‘Oğlum, seccaden neden yırtık?’ dedim. Bana, ‘Anne, seccademi gâvur memleketinde çöpe mi atayım?’ dedi. Benim oğlum devletine, bayrağına, dinine bağlıydı. Benim oğlum 60 kişi oruç yerken oruç tutan, namaz kılan bir insandı. Benim oğlumun hiç mi değeri yoktu? O da canlı ama ufacık bir köpek yavrusu kuyuya düşünce bütün dünya ayağa kalkıyor, benim oğlumun değeri yok muydu? Ben ülkeme, devletime, Cumhurbaşkanı’mıza güveniyorum.”
OĞLUMA BASKI YAPTILAR, ARAMASINLAR DEDİLER
Sabancı Holding’e bağlı MarinSA Denizcilik Şirketi yöneticilerinin oğullarına kendilerinin aramaması için baskı yaptığını ileri süren anne Hava Cüre, “Oğlumun hastalığını öğrenince ulaşabildiğimiz herkese ulaşmaya çalıştık ama kimse bir şey demedi. Oğlum bizi aradı, ‘Anne, aramayın artık baskı yapıyorlar dedi.’” ifadelerini kullandı.
OĞLUMU HASTANEYE GÖNDERMEDİLER
Ağır hastalıkla pençeleşen oğlunun durumunun kötü olmasına rağmen hastaneye götürülmediğini söyleyen baba Levent Cüre ise “Oğlum bana ‘Kusuyorum, kâbuslar görüyorum, beni hastaneye götürmüyorlar.’ dedi.” ifadelerini kullandı. Oğullarının durumunu öğrenmek için şirket yetkililerini sık sık aradıklarını söyleyen baba Cüre, “Şirketi aradığımda benimle lakayt bir şekilde konuşuyorlardı. Oğlum 6 yıldır MarinSA’da çalışıyordu. Gemiye Endonezya’dan kömür yüklediler. Gemi Hindistan’a gelmeden yağmur yağmış. Gemi kaptanlarından biri grip oldu sonra tüm gemiye bulaştırdı. Ancak sadece Attila atlatamadı. Bizim sonradan haberimiz oldu, oğlum bize ‘Kusuyorum, kâbuslar görüyorum.’ diyordu. Bize her şeyi söylemiyordu. ‘Gemi tersaneye çekilecek, Türkiye’ye geleceğim.’ diyordu. Benim oğlum hastalıkla pençeleşirken bir helikopter çağırıp oğlumu hastaneye götürmediler. Şirketi arıyorum, bilgi istiyorum, bana lakaıt cevaplar veriyorlar.” diye konuştu.
EY HACI SABANCI, EY ÖMER SABANCI!
Oğlunun vefatının üzerinden 7 ay geçtiğini söyleyen baba Cüre, “Aylar oldu ne arayan var ne soran. Hacı Sabancı, Ömer Sabancı içiniz rahat mı?” dedi.
Sabancı Holding’i suçlayan baba Cüre, şöyle devam etti: “Son günü oğlum kendi imkânlarıyla Hindistan’da hastaneye gidiyor, akşam bize vefat haberi geliyor. Vefatın üzerinden 7 ay geçti. Ne arayan var ne soran. Ey Hacı Sabancı, Ey Ömer Sabancı… Şimdi vicdanınız rahat mı? Oğlum sizde 6 yıldır çalışıyordu. Şimdi mezarlıkta bir evimiz daha oldu. Annesi her gün hüzünler içinde. Ben olsam böyle mi yapardım?
Hani hak, hani adaletiniz nerede sizin? Ondan sonra internette gurur duyuyorsunuz şu kadar gemimiz var diye, şunları yaptık diye. Kendi oğlunuz olsa böyle mi yaparsınız, neredesiniz? Neden arayıp sormadınız? Adalete, devlete güveniyorum. Oğlum İslâm davası için canını verirdi. Oğlum gibi başkaları ölmesin. Ben denizleri iyi biliyorum. Kimi direkten düşer kimi denize düşer neden kimse hesap sormuyor? Hazreti Ömer’in adaletini istiyorum.”