Hayattan emekli olmadı, model gemi ve tekne üretti
Türk tarihinde kullanılan ancak günümüzde herhangi bir örneği olmayan gemi ve teknelerin planlarını araştıran ve modelleme tekniğini uygulayıp birebir aynısını yapan emekli öğretim üyesi Adil Koruyan, emekli olduktan sonra da hayatın devam ettiğini belirterek, 'İnsanlar emekli olduktan sonra da üretmeye devam etmeli. Emekli olmak üretmeye engel değil. Hayattan emekli olunmamalı' dedi.
Emekli olduktan sonra kendisine evde oturmayı yakıştıramadığını, emekliliğin bir süre sonra kendini çok rahatsız ettiğini ve emekli olmaktan vazgeçtiğini söyleyen ve bunun üzerine Kışın İzmir merkezde, yazları ise Foça'daki evinde bu iş için hobi odası oluşturduğunu aktaran emekli Öğretim Üyesi Adil Koruyan Emekli 'Bu zamana kadar 67 parça gemi ve tekne yaptım. Yaptıklarımı kendimden sonra gelecekler için kaynak oluşturması ve ilham vermesi adına çeşitli müzelere bağışladım. Yurtdışından bulup getirdiğim planlar ve yaptıklarım bir müzeye tek başına yetecek kadar gemi modeli oldu. Emekli olduktan sonra insanlarda hayattan emekli olmuş gibi bir algı oluştuğunu ancak sadece işten emekli olduklarını göstermeye çalışıyorum. Türkiye'de olmayan gemi ve teknelerin planlarını araştırıp, modelleme tekniğini uyguladım. Yani birebir aynılarını yaptım' ifadelerini kullandı.
Türk ve Osmanlı Donanması'nın tarihine doğru bir yolculuk yaptığımız Koruyan ile gemi modellerini nasıl yaptığını, bu işe nasıl başladığını, gemilerin yapılış sürecini konuştuk.
Teknelerin tarihini inceledim
2013 yılında üniversiteden emekli olduktan sonra bu işe hobi olarak başladığını belirten Koruyan, 'Sanata karşı elim hep yatkındı ancak üniversitenin akademik ve araştırmacı yönü bütün bunları yaparken beni etkiledi. Emekli olduktan sonra her bir teknenin tarihini incelemeye başladım. Burada birebir sergilediğim bütün tekne ve kayıkların planları İspanya ve Fransa'da. Burada sergilediğim Türk teknelerinin planları İstanbul'daki askeri müzede bile yok. Bunu da gördüğüm için bilinçli olarak planları araştırmaya devam ettim. 18'inci ve 19'uncu yüzyılda motorun olmadığı dönemlerde gerek balıkçılığı gerekse kıyı taşımacılığını insanlar nasıl yapıyorlar diye de inceledim. Her yörenin ve ülkenin kendine özgü yelkenli gemi çeşitleri olduğunun farkına vardım. Sonrasında da burada sergileyip insanlara ulaştırmaya çalıştım' dedi.
'Yeri geldi aynı malzeme 7 kez elimden geçti'
Her bir teknenin yapılış süresinin farklı olduğunu söyleyen Koruyan, sözlerini şöyle sürdürdü: Gemilerin yapım süreci; geminin teknik özelliğinden, kullandığınız ağacın malzemesinden ve yapan kişiden kaynaklanıyor. (Gülümsüyor) Gemi yaparken belli bir süre yapıp ondan sonra bıraktığım da oldu. Yani bir ayda bitirdiğim de oldu, altı ay süren çalışmam da oldu. Sürenin uzaması bazen zorluğuna göre de değişiyor. Örneğin, bir kadırgada 48 tane kürek var. Bir tanesini 7 kez elimden geçirdim. Önce kesiyorsunuz, ondan sonra zımparayla yuvarlatıyorsunuz, daha sonra boyaması derken bayağı uzun bir işlemden geçiyor. Bu da süreyi ister istemez uzatıyor.
Kadırgadan başka bilinen gemi yok
Tarihte nasıl gemilere sahip olduğu konusunda yeterli yazılı ya da görsel kaynak olmadığına dikkat çekerken Türkiye'de bu tip çalışmaların yapılması gerektiğinin altın çizen Koruyan, 'Bu çalışmaları yaparken karşıma bir sürü sorun çıktı. Piri Reis Kitab-ı Bahriye'de Osmanlı Donanmasında 27 tip parça kadırga olduğundan bahsediyor. Bu gemilerin hepsinin enleri, boyları, kaç kürek taşıdığı, kaç top taşıdığı, yelken ebatları yazıyor. Ancak şu anda Türkiye'nin elinde bu gemiler ile ilgili hiçbir görsel materyal yok. Foça Donanma Komutanı'na bile '27 parça gemiden hangisinin hangisi olduğunu' göstermesini istedim ama o da bilmiyor. Bir tek kadırga biliniyor. İspanya ve Fransa'da ise 1700'lü yıllara ait Osmanlılara ait gemilerin çizimleri var. Bugün Yunanistan'da Adalar'a gidiyorsunuz en küçük Yunan adasında bile müze var. Ancak İzmir'de denizcilik ile ilgili bir müze yok. Bir tek Arkas'ın müzesi var ve onda da yabancı gemiler var. Yabancı gemiler tabi ki olacak, sergilenecek ama bize ait olanların da bulunup, sergilenmesi gerekiyor. Zaten bu gemi modellerini yapma amaçlarımdan bir diğeri de 'Acaba bir katkı sağlar mıyım?' düşüncesidir. Onun haricinde de bir düşüncem yok. Sergimi Ege Bölgesi Sanayi Odası'nda açtım. Bir tane kadırgayı da sergilenmesi için EBSO'ya bırakacağım. İnsanlar gelsinler ve görsünler' ifadelerini kullandı.
'İnsan üretmeli'
Çalışma hayatına devam ederken de bu tip gemi modellerini oğlu ile hobi amaçlı yapmayı denediklerini belirten Koruyan, şöyle devam etti: İlk başladığım yıllarda oğlum 13-14 yaşındaydı. Onların plastik kitleri vardı. Onunla birlikte boyayıp yapıyorduk. Daha sonra ahşap alıp onları yaptık. Şimdilerde ise planları alıp yapıyorum. Evde bir tane oda bana ait. Bütün emeklilere hayattan emekli olmamalarını öneriyorum. Bunu derken de illa gemi modeli yapsınlar da demiyorum. Bir insan 30 yıl boyunca çalışıyor. Bir fiil işe gidip geliyor. Bu insanın ne bir kahve kültürü ne de bir oyun kültürü yoksa ve arkadaş çevresi de sadece çalıştığı kurumdan ibaretse o kişi benim nazarımda da ölüyor. O kişinin bir şeyler üretmesi lazım. Emekli olduktan sonra bile bir şeyler üretmeli insan. Hadi kitap okuyalım diyelim kitabı nereye kadar okursun ki. Bir şeyi yaratıyorsun ve o tek. Yaptığım bir geminin ikincisini yaptığında aynısı olmuyor.
'Modelcilik maketçilik değildir'
Daha önce Foça'da da bir sergi açtığını ve EBSO'da ikinci sergisini açtığı söyleyen Koruyan, 'Evde daha çok gemi var. Buraya sadece buraya uygun olanları getirdim. Şu ana kadar 67 parça gemi ve tekne modeli ortaya koydum. Şu an sadece planını bulabildiğimi yapabiliyorum. Bir de yaptığım iş maketçilik değil modelciliktir. Bu işte birebir ölçek almak ve o ölçeğe göre yapmak zorundasınız. Bir keresinde İstanbul Deniz Müzesi'nde bir ressamın yaptığı resme göre bir kadırga da yaptım. Resimdeki ölçeklendirmeye göre yaptım. Resme birebir uydurmaya çalıştım. O tek oldu. Onun haricinde planlarına ulaşamadığım gemi ve teknelerin modellerini yapmıyorum. Bunun yanında çoğu insan bu maketleri oyuncak olarak görüyor ve satın alıyor. Ancak bu oyuncak değil maket modeldir. Kullandığım malzemelerin bazılarını hobi malzemesi satan yerlerden alırken çoğunluğunu marangozdan alıp kıl testeresi ile kesiyor ve şekil veriyorum. Burada önemli olan bir şeyler ortaya koyabilmek, bir model yaratmak' dedi.
'Ülkemizde alanla ilgili yarışmalar bile yanlış düzenleniyor'
Ülkemizde bu konuda yeterli bilgi olmadığını söyleyen Koruyan, şunları söyledi: Bir üniversite ve dernek, 4 sene önce 'Piri Reis'in 500'üncü yıl kutlamasında Osmanlı Donanmasında o zaman kullanılan kadırga ve kalyonlar model yarışması' düzenledi. Ancak ortada bir bilgi yanlışı vardı. Bunu fark ettim ve uyardım. Çünkü Piri Reis zamanında Osmanlı donanmasında kalyon yok sadece kadırga vardır. O zamanda Osmanlı donanmasına kalyon girmedi. Onları Fransızlar kullanıyordu. Sadece Barbaros Hayrettin Paşa'dan sonra kalyona benzeyen 3 tane Göke diye gemi yapıldı. Onlar da Kızıldeniz'de battı. Uzun yıllar boyunca da bir daha yapılmadı. Kalyon 17'inci ve 18'inci yüzyılda Osmanlı donanmasına girdi. Bunu uyarım ise ne dernek ne de üniversite tarafından dikkate alınmadı. Ve o yarışmada birinci olan kadırganın adı ise Sultan Kadırgasıydı. Ancak Osmanlı'da Sultan Kadırgası da yok. Sultan Kayığı vara Haliç'te kullanılmak için yapılmıştı. Onlar kadırga olarak adlandırılmaz.
'Modelleri parayla satmayacağım'
Yaptığı modellerin hiçbirini şu ana kadar parayla satmadığını ifade eden Koruyan, 'Bu işin önemini ve kadrini bilenlere sadece amaç ve hizmet için hediye ederim. Şu ana kadar ise sadece deniz müzesine ve EBSO'ya hediye ettim. İsteyene veririm de ancak alacak kişinin hangi amaçla alacağı çok önemli. Eğer deniz lisesinde sergilemek isteyen olursa bağışlayacağım. Karınca kararınca Türkiye tarihine bir katkı yapmaya çalışıyorum. Bundan sonrasında da elime yeni planlar geçerse yapmaya devam edeceğim' ifadelerini kullandı.