Atlantis Denizcilik firma merkezini başka bir ülkeye taşımayı düşünüyor
Armona Denizcilik ev Atlantis Denizcilik Şirketi'nin sahibi Lorenz Weinstabl,Türkiye'nin yatırım güvenliği olmadığı belirterek, "Şirket merkezini başka ülkelere taşımayı planladığını" açıkladı.
Armona Denizcilik ve Atlantis Denizcilik Şirketi CEO'su Lorenz Weinstabl, dünyaca ünlü denizcilik dergisi TradeWinds'e yaptığı açıklamada, Türkiye’nin güvenilirliği hakkında kaygılanmaya başladıklarını belirterek, yeni gemi siparişlerini Türk tersanelerine vermekten vazgeçtiklerini söyledi.
Haziran ayında Kuruçeşme'de bulunan şirket binasının kaçak ve kanunsuz yapılması nedeniyle yıkılmasına tepki gösteren Lorenz Weinstabl, Türkiyenin politik durumu nedeniyle yatırım güvenliğini olmadığını belirtti.
Armona Denizcilik ve Atlantis Denizcilik CEO'su Lorenz Weinstabl'ın TradeWinds'e verdiği röportaj aynen şöyle;
"Armona Denizcilik ve Atlantis Denizcilik Şirketi'nin sahibi Lorenz Weinstabl, Şirket binasının belediye tarafından yıkılması nedeniyle, yeni tanker siparişleri için başka ülkeleri düşündüğünü açıkladı.
Atlantis’in patronu Lorenz Weinstabl, şirketinin İstanbul ofis binasının bu ani yıkımı üzerine Türkiye’nin “yatırım güvenilirliği” ile ilgili kaygılanmaya başladığını söyledi.
İstanbul ofisinin binasının belediye tarafından yıkılması üzerine Atlantis Tankers, Türk tersanelerine vermeyi düşündüğü yeni gemi siparişlerini tekrar gözden geçirme kararı aldı.
TradeWinds'e konuşan şirketin sahibi ve CEO’su Lorenz Weinstabl, şirketin bu ay Selah Tersanesi’nden teslim aldığı on birinci yeni gemisi 5 bin 569 dwtlik M/T Atlantis Alicante siparişinin bir daha tekrarlanmasının zor olduğunu çünkü şirket binalarının ani yıkımından sonra Türkiye’nin güvenilirliği hakkında kaygılanmaya başladıklarını söyledi.
Şirketin Boğaziçi’nin nezih semti Kuruçeşme’deki binasının yıkılması konusu 2006’ya dayanıyor. Atlantis burada bulunan ve binlerce kişinin öldüğü 1999 depreminde hasar görmüş olan asırlık ahşap bir binayı çelik malzeme ile güçlendirmişti. Ancak yetkililer bu tadilatın kanunlara aykırı olduğunu iddia ederek 2008’de bina hakkında yıkım kararı verdi.
2010’da ilgili düzenleme değişti ve çelik ile güçlendirme yasal hale geldi. Ancak yetkililerin Armona Denizcilik’e ev sahipliği yapan bu binanın yıkılmayacağını söylemesine rağmen 2008’de verilen yıkım kararı iptal edilmedi.
Atlantis’in söylediğine göre 1 Haziran günü saat sabah beşte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan bir yetkilinin yönetiminde içerisinde iş makinaları, polis, itfaiye ve ambulansların bulunduğu 200 kişilik bir ekip herhangi bir önceden uyarıda bulunmadan binaya geldi. Ekip mesai saati başlamadan binayı yıkabilmek için sadece üç saatlik bir tahliye süresine izin verdi.
Bir şirket çalışanı: “Mesaiye erken gelen bazı çalışanlar içeriden şahsi eşyalarını almaya çalıştı ama çoğunlukla başarılı olamadılar. Polis herkesi binadan çıkardı ve sadece dört saat içerisinde tüm bina, içerisindeki eşyaların çoğu ile birlikte, tamamen yerle bir oldu.”
Weinstabl: “Yıkımı iptal eden mahkeme kararını kendilerine göstermemize rağmen durmadılar.”
Weinstabl sözlerine şöyle devam etti: “Atlantis olarak 350 Türk vatandaşını istihdam ediyor olmamıza rağmen ülkenin politik durumu yüzünden burada faaliyetlerimize devam edip etmeme konusunda ciddi bir kararsızlık içerisindeyiz. Gemilerimizin Türk tersanelerinde inşa edilmiş olmasından ve Türkiye ekonomisine katkıda bulunuyor olmaktan mutluyuz ancak karşılaştığımız riskler bizi endişelendiriyor.”
TradeWinds’in konuyla ilgili görüş sorduğu hükümet kurumları henüz bir açıklama yapmadı.
Şirket ivedilikle, yine boğaz manzarasına sahip başka bir binada geçici bir ofis kurdu. Ancak Weinstabl, devletin bu ‘anlamsız’ davranışlarının sebep olduğu şoku ve şaşkınlığı atabilmiş değil.
“Bu konuya yakın zamanda açıklık getirileceğini umuyoruz. Bunun için hükümet yetkilileriyle diyalog halindeyiz. Ümit ediyoruz ki bizi bu sıcak kalpli ve çalışkan insanların yaşadığı ülkede yatırımcı olarak kalmaya karar vermeye sevkedecek bir çözüme ulaşılacaktır.” diye konuştu.
Atlantis Türkiye’deki ilk gemi siparişini 2003’te verdi. Bu siparişi 2004, 2006, 2008 ve 2015’teki siparişler takip etti.
Bu yeni tanker şirketin Exxon Mobil ile yaptığı uzun dönem charter sözleşmesi kapsamındaki bir grup tankerden üçüncüsü, M/T Atlantis Alicante, şirketin en güçlü olduğu hat olan Batı Akdeniz - Kuzey Avrupa ticaret rotasında hizmet verecek.
Marshall Adası ve Malta menşeli grup, 3 bin 440 dwt ile 6 bin 429 dwt arasında büyüklüklere sahip on iki adet kısa mesafe tankerinin mülkiyetini ve işletmesini elinde bulunduruyor. Bu on iki tankerin on tanesi Armona tarafından Türk tersanelerine inşa ettirildi. Bunlardan bir tanesi daha sonra İsveçli bir şirkete satıldı.
Son iki geminin tamamen şirketin kendi nakit kaynakları ile alındığını söyleyen Weinstabl: “Şu anda borcumuzun sermayemize oranı yüzde 25 civarında ve üç yıl içerisinde tüm banka kredilerimizi tamamen kapatmayı hedefliyoruz.” dedi.
Weinstabl ilerleyen yıllarda küçük tankerleri 10 bin dwt sınıfı tankerler ile değiştirme düşüncelerinin olduğunu ifade etti. Şirket ayrıca açık deniz piyasasına da girme planları yapıyor.
Şirketin yönetim kadrosunda da bazı dönüşümler söz konusu. Weinstabl’ın oğlu Marlon, Madrid’deki IE Üniversitesi’nde sürdürdüğü çift lisans eğitimini tamamladıktan sonra şirketin yönetim kadrosuna katılacak. Weinstabl oğlunun “dümene geçmek için hazırlandığını” söyledi.
Marlon TradeWinds’e şu açıklamaları yaptı: “Son birkaç yıldır şirkette yarı zamanlı olarak ve yaz tatillerinde çalışıyorum. Şirkete katılıp gelecekteki değişim projeleri üzerinde çalışacağım için çok heyecanlıyım. Belki de gelecekteki gemilerimizi nerelerden temin edeceğimizi düşüneceğim ve yönetim ofisimizi Türkiye’nin dışında taşıyabileceğimiz yerleri araştıracağım. Zaman gösterecek.”
Marlon’un babası şirketin ana faaliyet alanını “kalecilik” ile kıyaslıyor: “Bir kalecinin gol yememe ihtirası gibi biz de denizlerde sıfır kaza rekorumuzu sürdürmek için mücadele ediyoruz. Bu mücadele bize pahalıya mal oluyor gibi görünebilir. Ancak sektör bu vizyonu zorunlu kılıyor ve sektörün liderlerinin sürekli yukarıda tuttuğu bu çıtayı yakalamaya çalışmak bize kesinlikle fayda olarak dönecektir.”
Weinstabl şöyle devam etti: “Tecrübelerimiz gösteriyor ki böyle bir hedef ancak kritik bir filo büyüklüğüne ulaşılmasıyla sağlanan maliyet verimiyle başarılabilir. Kısacası uzun vadede az sayıda gemiyle bu hedefe ulaşamayız” diyerek sözlerini tamamladı."
hadi ordan sende !
Acab bu arkadaşın kaygısı ,yeterince vergi kacıramamak olmasın ! nasıl olsa kağıt bayrak ülkelerinde vergi yok denecek kadar az , buradan sıvışmanın mazareti politik güvence olamaz .... Yazan: hursit - 31.10.2017 13:15:42
Aşağıdaki bölüme haber ile ilgili yorumlarınızı yazabilirsiniz