'Amacımız, bu coğrafyanın denizcilik tarihini insanlara anlatabilmek'
Koleksiyoner Mustafa Aydemir, müze projesine ilişkin Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu (KÜDENFOR) kapsamında düzenlenen panelde İstanbul'un deniz müzeleri ihtiyacının gündeme geldiğini söyledi.
Aydemir, toplantı sonunda, bu platformun başkanlığına getirildiğini ve müze çalışmalarına başlamak amacıyla ekibini kurduğunu anlattı.
Müzenin de ana temasını oluşturan amforaların önemine değinen Aydemir, "Amforalar, denizlerin sır küpleridir. Çünkü her amfora ait olduğu dönemin, binlerce yıl öncesinin, özellikle Anadolu coğrafyasının kıyılarının deniz tarihini, deniz aşırı ticareti, o dönemki üretimleri bize anlatır. Dolayısıyla müzenin bel kemiğini, amforalar rehberliğinde deniz tarihine yolculuk olarak belirledik." dedi.
"AMACIMIZ BU COĞRAFYANIN DENİZCİLİK TARİHİNİ ANLATABİLMEK"
Kurulacak deniz müzesinde amforaların yanı sıra o dönemleri tanımlayan sikke, cam ve bronz eserler, haritalar ve gemi maketlerinin de yer alacağını aktaran Aydemir, sözlerine şöyle devam etti:
"Amacımız, bu coğrafyanın denizcilik tarihini insanlara anlatabilmek. Denizci nesiller yetiştirmenin birinci kuralı da deniz kültürünü verebilmektir. Deniz kültürü de ancak bu deniz müzelerinde verilir. Biz maalesef deniz müzeleri konusunda dünyanın en fakir ülkesiyiz. Doğu Akdeniz çanağında yer alıyoruz. Bütün kıyılarımızda dünyanın en eski batıkları var. Dünya su altı arkeoloji bilimi bu kıyılarda gelişti. Biz bu batıklar vasıtasıyla, amforalar kanalıyla denizcilik tarihini günümüze ulaştırmak istiyoruz. Bin yıldan beri bu coğrafyadayız ama maalesef tam anlamıyla denizci bir toplum olamadık. Denizlerin önemini kavrayamadık."
En eski denizcilik tarihinin Türkiye kıyılarında başladığını vurgulayan Aydemir, "Denizdeki üstünlüğünü kaybeden ülkeler karalarına da sahip çıkamazlar. Biz, koca bir imparatorluğu kaybettik. Niçin? Çünkü deniz kültürüne bir türlü ulaşamadık." görüşünü dile getirdi.
Müzenin hayata geçirilmesi için 5-10 milyon lira bütçe gerektiğini belirten Aydemir, yabancı futbolcuya 10-20 milyon avro verilen Türkiye'de başta devlet olmak üzere, belediyelerin, holdinglerin, şirketlerin bu konunun öneminin farkına varmasını istediklerini dile getirdi.
Uzun yıllar boyunca toplanan bu envanterlerin, tüm insanlığın malı olduğunu ifade eden Aydemir, "Bizler bunları koruyan, kollayan, gelecek kuşaklar için hazırlayacak geçici bekçileriz. Bunların asıl yerleri deniz müzeleridir. Denizcilikle ilgili koleksiyonların bir araya gelmesi, bir gerdan, bir yüzük taşı, bir mücevher gibi insanlara müzede sunulması lazım." diye konuştu.
Amforaların önemine de değinen Aydemir, farklı tiplerdeki amforaların Türkiye kıyılarının ya da adalarının bir dönemine, bir bölgesine, içinde taşıdığı materyale hitap ettiğini söyledi.
Tarihte amforaların içinde sirke, zeytinyağ, incir, şarap, balık sosu, bal, pekmez taşındığını anlatan Aydemir, şu bilgileri aktardı:
"Amforanın içine girebilen her şey deniz aşırı ticarette söz konusu olmuştur. Onun için bunlar, ticari amforalardır. Biz buradan bütün denizcilik tarihini, üretim biçimlerini okuyabiliyoruz, deniz ticaret yollarını öğrenebiliyoruz, üretimin kapasitesini görebiliyoruz, o dönemin deniz aşırı ticaretten özellikle Anadolu'nun antik kentlerinin ne kadar zenginleştiğini görüyoruz. Dolayısıyla amfora, sadece bir amfora değildir. Bunlar aynı zamanda o bölgenin, o dönem insanlarının ürettiği değişmez markalardır. Çünkü bir amfora formu değişemez, yüzlerce yıl aynı şekilde devam etmek zorundadır. Çünkü bunlar aynı zamanda hacim ölçüsüdür. İçindeki ürünlerin ne kadar olacağı şehir devletlerinin kanunları ile bellidir. Gümrüğe tabidirler. Bunun için bir amforaya baktığımız zaman üretildiği bölgeyi söyleyebiliriz."