Karadeniz'in Robinson Crusoe'u Fahrettin Dede
Fahrettin Özdemir (82), Ordu'nun Perşembe ilçesinde Karadeniz'e sıfır noktada yaptığı kulübelerde hayvanları ile birlikte yaşıyor. Kulübesinde horoz, tavşan kaz ve köpek gibi hayvanları barındıran Özdemir'in büyük sıkıntısı ise komşuları yüzünden daha fazla hayvan besleyememek.
Ordu'nun Perşembe ilçesinde yaşayan Fahrettin Özdemir, bahçesine yaptığı kulübesinde yalnız başına ilginç bir yaşam sürüyor. Aslen Gümüşhaneli olan ve 30 sene Almanya'da çalıştıktan sonra emekli olarak Türkiye'ye dönen Özdemir, şehir hayatından bıktığı için çareyi eşinin memleketi Ordu'da deniz kenarına kulübe yapıp kendisini doğal hayatın içine bırakmakta bulmuş. Zaman içinde kulübesinin odacıklarını artıran Özdemir, 5 köpek, 50 tavşan, 2 horoz, 4 tavuk, 25 civarında kaz ve çeşitli kuşlarla beraber yaşıyor. Gemi ustası olduğu için tüfek gibi bazı metal eşyalar da yapıyor. Fındık dallarından Robinson Crusoe'nin barakalarını andıran gölgelikler kuruyor. Bunları da sahilden topladığı deniz kabukları ile kaplıyor.
Aynı zamanda bir avcı olan Özdemir, yalnızlıktan çok korktuğu için kendisine hayvanları dost edinmiş. Yakın zamana kadar eşi ile birlikte yaşayan Özdemir, eşi hastalanınca tek başına yaşamaya başlamış. Özdemir ayrıca kulübelerinin bahçesinde bazı meyve çiçek ve bitki türlerini de yetiştiriyor.
Hayvanları kendisine insanlardan daha yakın bulduğunu söyleyen Özdemir, "Onlarla yalnızlığımı unutuyorum. Mutsuz olduğumu hemen anlıyorlar. O kadar akıllılar ki. Sabah gün doğarken kalkar hayvanların bakımını yaparım. Mevsimine göre bahçeyi işlerim. Çoğu insanın aman deyip başlamadığı işlerime başlar kaplumbağa misali ağır ağır işlerimi hallederim. Onların fıtratlarında bir temizlik var. Bence insanların hayvan fıtratlarından öğrenebileceği çok şey var." diyor.
Eşinin rahatsızlığının da doğayla iç içe olmasına neden olduğunu söyleyen Özdemir, "Eşim rahatsızlandı. Onun isteği ile bu yeri aldım. Küçüklüğümden beri hayvanları çok seviyorum. Babamın köyü vardı. Burada beton ev yaptım. Ama kulübede yaşamayı tercih ediyorum. 30 yıl Almanya'da yaşadım. Gemi imalatı yaptım. Oranın hızlı yaşamı insanları olumsuz etkiliyor. Orada yaşadığım yıllarda da iş çıkışı doğa ile iç içe olabileceğim yerlere gider hava alırdım. Ben en buraya gelince büyük sıkıntı da yaşadım. Almancı gelmiş toprağa sahip çıkmış dediler. Oysa ben burayı tapusu ile aldım. Bazı hayvanları bakmama karşı çıktılar, beni dövmeye bile kalktılar ama avcı olduğum için durdurdum onları." diye konuşuyor.