Türk balıkçı Cezayir'de kaderine teslim
Bandırma Ticaret Odası Başkanı Osman Kocaman‘ın kendi balıkçılık şirketi dışında ortağı olduğu Akua Grup’un yöneticileri Cezayir’de üçer yıl hapis cezasıyla yargılanıyorlardı, son duruşmada cezaları ikişer yıla indirildi.
Bu lütfedilen ceza indirimi bile Türkiye devletinin, balıkçısına sahip çıkması için yeterli. Aslında konu Cumhurbaşkanı Gül’e de, Başbakan Erdoğan’a da, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na da iletildi. “Cezayir göz göre göre gemilerimize el koymak istiyor” denildi.
Akua’nın ortaklarından Hasan Şerefoğlu ‘kaptanın seyir defteri’ gibi duruşma günlüğünü gönderiyor:
“7 Haziran günü Cezayir’de, Annaba şehrinde duruşmamız yapıldı. Sabah 09’da başlayıp 22’de sona eren duruşmada, aynı sorgulanmalar yinelenmesine rağmen sanki hakimler biraz daha anlayışla yaklaştılar gibi göründü.”
“7 Temmuz günü bir üst mahkemede yapılan duruşmada, gemilerimizin av yapma kapasitesinin olmadığı iddiasına karşı, Denizcilik Müsteşarlığı’mızın gemi sicil belgelerini, İzmir mahkemesinin tespit tutanağını sunduk. Burada da yerinde tespiti için yeniden bilirkişi talebinde bulunduk. (Yani ilk günden bugüne yaptığımız işi yineledik.) Ümitle bekliyoruz ve karardan sizleri anında haberdar edeceğim.”
“10 Temmuz, bugün telefonda şunu öğrendik. Üçer yıl olan cezalarımızı ikişer yıla indirmişler. Eksper talebimizi reddetmişler, gemilerimize el koyma işlemine devam. Nihai duruşma için hazırlıklara başlıyoruz. Bu sefer biraz daha olumlu haber beklentisindeydim, oldukça müteessir bir durumdayım.”
Kupada dünya daralıyor
Dünya haritalı çay-kahve kupası. Tesco-Kipa’nın hediyesinde, sıcak kahvemi içerken, kupayı kaplayan dünyanın nasıl da daraldığını izliyorum. Sahillerden başlayarak dünyamız geri dönülmeze gidiyor. Tesco-Kipa, yarınlarımızın daralması, salt kupa üzerinde bir espri olarak kalması dileğiyle notunu iliştirmiş.
Gemilere el konulacak
Akua Group ortaklarından Hasan Şerefoğlu ile Mustafa Aydeniz, Erol Bülbül, Kamil Bayrakçı,
Birol Serter, Zafer Serter kaçakçılıktan, kaçak avcılıktan suçlu bulundu, önce üçer yıl hapis cezasına çarptırıldı, üst mahkeme ikişer yıla indirdi. Gemilerine el konulacak, 4.5 milyon avro da ceza ödeyecekler.
Cezayir’de ne oldu?
Daha önce de bu köşede aktarmıştım, hatırlatayım. Hasan Şerefoğlu konuyu anlatıyor: “2009 yılı için Cezayirli balıkçılarla çok önceden anlaşma yapmıştık. 18 Mayıs’ta sayın Büyükelçimizle beraber Balıkçılık Bakanlığı Genel Sekreteri‘ni (Türkiye’deki müsteşarın muadili) ziyarete gittik. ‘Cezayirli balıkçıları tamamen serbest bıraktıklarını, denizde isteyen balıkçının istediği firmaya, yakalayacağı balığı serbestçe verebileceğini’ söyledi.
Ertesi günü anlaşmalı olduğumuz Cezayirli balıkçıya ‘Türk kafeslerine balık transfer edilmesi izin verilemez’ diyen bir yazı geldi.
Durumu Büyükelçiliğimize bildirdik. Büyükelçimize, genel sekreter, ‘Bu yazıdan haberdar olmadığını ve bu nedenle üzgün olduğunu ve bu yazıyı yazanlar hakkında gerekeni yapacağını’ söylemiş.
Bu arada Ulaştırma Bakanlığı’na navigasyon izni için müracaatta bulunduk. Cezayir Ulaştırma Bakanlığı, ‘Balıkçılık Bakanlığı’ndan bu iznin verilmemesi konusunda bir telefon aldıklarını ve bu nedenle izin veremeyeceklerini’ belirttiler.”
Aleyhte süreç başlamış oluyor.
Bir bakanlığın müsteşarı izin veriyor, ayın bakanlıktan başkaları Türk balıkçının önüne ket vuruyor.
Söylenti şu, müsteşar ile aynı bakanlığın genel müdürü arasında husumet varmış.
Türk şirket, balıkların gümrükleme ve ihracat işlemleriyle uğraşırken, ‘baskına’ uğruyor.
Hasan Şerefoğlu anlatıyor:
“Bizi kaçak balık avladığımızı kabule zorladılar. Devamlı psikolojik baskı uyguladılar. Dokuz gün süren sorgulamada da Arapça olarak tutmuş oldukları kayıtları imzalattılar.”
Bu arada mahkemeden Balıkçılık Bakanlığı Müsteşarı’na da üç yıl hapis cezası verilmiş, devlet memurluğundan da atılmış.
Konuyla ilgili daha önce yayınladığımız haber için TIKLAYINIZ