Gemipersoneli.com - Reklam
Üye girişi
Kullanıcı adı:
Şifre:
Üye ol | Şifremi Unuttum
Menü
Ana Sayfa
Foto Galeri
İş Fırsatları
Haber Arşivi
Hakkımızda
Sistem Nasıl Çalışıyor
Üye İstatistikleri
Medyada Sitemiz
Mesaj Panosu
GEMİ VİDEOLARI
Gemici Belgesi
İletişim
İçerik
Bilgi bankası
Liman Başkanlıkları
CV Hakkında ipucu
Makaleler
Anket
Linkler


Share |
22 Kasım 2024
Haber
Anket
Osman Gazi aslında ünlü bir Türk korsanı mıydı?
Osmanlı tarihini kalıplaşmış inanç ve anlatımların ötesinde, eldeki tüm belgeleri yeniden değerlendirerek, sağlıklı ve objektif bir süzgeçten geçirmek; toplumun psikososyal özelliklerindeki tarihsel nedenleri daha kolay kavramamıza muhakkak ki yardımcı olacak ve hepimize, bildiklerimizin dışında, ilginç yeni pencereler açacaktır.
***
Osmanlı devletinin kurucusu I. Osman'ın geçmişine ait bilimsel ağırlıkta hiçbir belge yoktur elimizde... Fatih'le Kanuni dönemi arasında pıtrak gibi yetişmiş olan ilk Osmanlı tarihçileri, padişahların hoşuna gidecek birtakım yakıştırmalarla anlatmaya kalkmışlardır Osman'ın geçmişini...
***
İlk Osmanlı tarihçisi olan Şükrüllah-ı Rumi, ilk Osmanlı tarihi olan ve 1456'da yazılan "Behçet-üt-tevarih"de I. Osman'ın babalarını Ertuğrul, Süleyman Şah, Kayaalp, Kızılboğa diye ta Oğuz Han'a kadar dayandırır.
Böyle bir sıralamayı ilk yapan kaynak da o kitaptır. (Nuruosmaniye Kitaplığı, 3059 no'ya kayıtlı Farsça elyazmasının 306-307 sayfaları.)
Şükrüllah-ı Rumi, bu sıralamayı nereden çıkardığını da yine kitabında anlatır.
***
Fatih'in babası II. Murat, 1448 yılında Şükrüllah-ı Rumi'yi, Karakoyunlu Hükümdarı Cihanşah'a elçi olarak gönderir. Cihanşah özel bir konuşmada Osmanlı elçisine:
- Biz, der; II. Murat'la akrabayız...
Şükrüllah-ı Rumi de sorar:
- Nasıl akrabasınız?
Cihanşah, hemen Reşidüddin'in "Cemiüt-tevarih" adlı yapıtının Moğolca bir çevirisini getirir. Bu kitaba göre Oğuz Han'ın altı oğlu varmış.
Karakoyunlu hükümdarı:
- İşte, der; ben Oğuz Han'ın oğullarından olan Deniz Han'dan iniyorum; II. Murat ise Osman, Ertuğrul, Süleyman Şah, Kayaalp, Kızılboğa zinciriyle Deniz Han'ın kardeşi Gökalp'ten iniyor...
***
Cihan Şah'ın, II. Murat'la akraba çıkmak için gösterdiği bu zorlama dışında; I. Osman'ın geçmişini aydınlatan hiçbir belge yok.
Akkoyunlular, Timurilerle; Karakoyunlular da, Osmanlılarla siyaset ortaklığı yaptıkları için; Mirza Cihan Şah'ın bu siyaset ortaklığını, bir de akrabalıkla süslemeye kalkması doğal...
Cihan Şah'ın yakıştırmasını Şükrüllah-ı Rumi kitabına yazınca; ondan sonra gelen tarihçiler, işi daha da uzatmışlar ve bir yığın ad uydurarak, Osmanlı sülalesinin Nuh Peygamber'den indiğini yazmaya kalkmışlardır.
Belgelere göre I. Osman'ın geçmişini, Karakoyunlu Hükümdarı Cihan Şah icat etmiş; Şükrüllah-ı Rumi de kitabına ve dolayısıyla tarihe geçirmiştir.
***
Osmanlı tarihçileri yine belgesi olmayan yakıştırmalarla, I. Osman'la babası Ertuğrul'u, Kayı aşiretinin beyleri olarak gösterirler.
Değişik kaynaklardaki belgelere göre ise, Osman'la babası; aşiret beyi değil, güçlü filoları olan birer kaptan, daha doğrusu birer korsandı...
Bizans tarihçilerinden Atinalı Chalcocondylas, "Yunan İmparatorluğu'nun Çöküşü ve Türk Egemenliğinin Kuruluş Tarihi" adlı yapıtının altıncı sayfasında şöyle demektedir:
"...Ertuğrul, çok sayıda gemiyi donatarak Ege Denizi'nde ve Avrupa ile Asya arasında bulunan adaları, büyük zararlara uğrattı ve zaman zaman Yunanistan'ın düzlük yerlerine büyük akınlar yaparak, yeri göğü birbirine kattı. Sonra da donanmasını, Meriç Nehri'nin Enez kenti çevresinde bulunan ağzına getirip, nehrin kaynağına doğru uzun süre ilerledi. Bundan başka Avrupa'nın diğer birçok yerlerine karşı da böyle birçok seferler düzenledi. Sonunda Mora üzerine, Eğriboz Adası'na ve çevresine saldırdı. Bunları yaptıktan sonra da gemilerini, tutsak ve ganimetlerle doldurarak, kendi yerine döndü ve böylece az zamanda çok zengin ve çok büyük bir kuvvet ve kudret sahibi oldu..."
***
Aynı tarihçi, aynı kitabın "Türklerin Avrupa'ya ilk geçişleri" başlığı altında da Osman Gazi'nin büyük bir deniz akınını şöyle anlatır:
"...Osman döneminde sekiz bin halis Türk, Çanakkale Boğazı'ndan Avrupa'ya geçip; Rumların, Gelibolu'daki muhafız kıtalarına baskın verdiler. Oradan Trakya'ya girip, Tuna dolaylarında birçok yerleri yağma ettiler ve bir yığın tutsakla ganimet toplayarak geri döndüler..."
***
Fransız tarihçi Lebau da "Bizans Tarihi" adlı yapıtında (cilt 19. sayfa 194), Osman Gazi'nin 1310 yılında Rodos kuşatmasından söz etmektedir.
Ancak bizim yerli kaynaklardan "Düsturname-i Enveri" tarihine dayanan bazı tarihçilerimiz, Osman Gazi'nin denizciliğini kabul etmemekte ve şöyle demektedirler:
"Âli Osman'ın kurucusu olan Osman Bey'in bu tarihlerde adalar denizi kıyılarına sahip olmaması ve bu kıyıların Karasu, Saruhan, Aydın ve Menteşeoğulları elinde bulunması ve diğer taraftan Rodos ve Rodos'a bağlı adaların, Aydın ve Menteşe ellerine yakın bulunması dikkate alınırsa; Rodos seferinin Aydın ve Menteşeoğulları tarafından yapılmış olması ve kuşatmayı yöneten Osman Bey'in de, 'Düsturname'de adı geçen Aydınoğlu Mehmet Bey'in kardeşi Osman Bey olması, kuvvetle olasıdır..."
***
İsmail Hami Danişment'in yaptığı araştırmalara göre ise "Aydın oğlu Osman Bey"den "Düsturname"nin yalnız iki yerinde, 17'nci ve 35'inci sayfalarında söz edilmektedir. Her kişinin önemini göklere çıkaran bu destan anlatımında, Aydınoğlu Osman Bey'in adı pek sönük geçer. Deniz şöyle dursun, karada bile hiçbir şey yapamamış, hiçbir kahramanlık göstermemiştir. Adının geçmesi sadece Aydınoğlu Gazi Mehmet Bey'in kardeşi olmasından ötürüdür.
Ancak "Düsturname" Aydınoğlu Gazi Mehmet Bey'in kaç kardeşi olduğu konusunda da kararsızdır.
17'nci sayfada Mehmet'in kardeşlerini, Osman, Karaman, Hasan ve Hamza olarak sıraladıktan sonra, 35'inci sayfada şöyle demektedir:
Var idi Mehmet Bey'in üç kardaşı
Hamza-u Osman Hasan Bey yoldaşı
***
Aydınoğlu Mehmet Bey'in kardeşi Osman'ın adı, Enveri'nin destanından başka da zaten hiçbir yerde geçmemektedir.
Ayrıca Rodos kuşatılmasının yapıldığı 1310 yılında Aydınoğulları Beyliği henüz kurulmamıştı bile...
***
Aydınoğulları'nın ilk donanması Rodos kuşatmasından çok sonra, Umur Bey zamanında yapılmıştır. O da minik bir donanmaydı. "Gazi" adında bir kadırgayla yedi kayıktan oluşuyordu. Bu kayıklar 1328'de ilk seferlerini Bozcaada'ya karşı yapmışlardır... Bu tarihten 20 yıl önce, Aydınoğulları'nın kocaman bir donanmayla Rodos'u kuşatması mantığın alacağı bir olay değildir...
Rodos'u 1310 yılında kuşatan; aslında Kayı aşiretinin başı değil, güçlü bir donanmaya sahip, gözü kara bir korsan olan, bizim I. Osman'dır...
Yani Osmanlı İmparatorluğu'nu kurmuş olanlar, kara adamları değil, ünlü deniz adamlarıydı...
Bir yarımada olan Anadolu'da denizciliğin sonradan nasıl olup da sönükleşip geriye itildiği, ayrıca incelemeye değer çok önemli bir konudur...

Not: 24 yıl önce yazılmış bir yazı... "Kullar ve Sultanlar"dan...

c.altan@prizma.net.tr



Eklenme tarihi: 19.04.2006




Share |




YORUMLARINIZ




Aşağıdaki bölüme haber ile ilgili yorumlarınızı yazabilirsiniz


Adınız Soyadınız:
Başlık:
YORUMUNUZ:
Denizcilik mesleği ile ilgili ne düşünüyorsunuz
Çok güzel
Mecbur kalınca yapılacak bir iş
Zabit için iyi alt personel için kötü
Kesinlikle yapılmaz

Önceki Anketler
Kurumsal Üyelerimiz
 CENKER Denizcilik..
 İSTANBUL DENİZCİL..
 REGENCY Ship
 BURTRANS Shipping
 EKOL Denizcilik
 GRANDE Ship Manag..
 MİNA Denizcilik v..
 ONUR Denizcilik v..
 EGE Denizcilik
 CİHAN Gemi Elektr..
...


www.gemipersoneli.com   © Gemipersoneli.com - Tüm Hakları Saklıdır.  Kullanım Şartları  Gizlilik Prensipleri  İletişim