İcralık gemiler tehlike saçıyor
Alacaklıların sahibi olduğu firmaya icra takibi başlatması nedeniyle seferden men edilen ve aylardır İzmir Körfezi'nde demirli duran 'Yılmaz Ayanoğlu' adlı gemi risk oluşturmaya devam ediyor. İzmir Liman Başkanlığı ve Kıyı Emniyeti Müdürlüğü'nün yetkileri kısıtlı. İcralık gemilerin yanaşacakları bir liman yok.
İstanbul Zeytinburnu açıklarında 2014 yılından bu yana demirli bulunan 'Bereket' adlı boş yük gemisinin batması, benzer durumda olan diğer gemileri yeniden gündeme getirdi. Deniz trafiğinin içinde demirlemiş halde duran gemiler sadece kaza riskine yol açmıyor, çevreyi de tehdit ediyor. 'Bereket' adlı gemi battıktan sonra akaryakıt sızdırdı ve çevre kirliliğine yol açtı. Türkiye'nin pek çok limanında seferden men edilmiş halde bekleyen gemiler var. Peki neden gemiler yıllarca bekliyor ve gereken yapılmıyor? Gemilerin seferden men edilmesinin nedeni, ait olduğu firmalar için alacaklılar tarafından başlatılan icra takibi. Firmanın borçlarını ödeyebilmesi için sahibi olduğu mülklere el konuluyor. Dolayısıyla firmaya ait olan gemi ya da gemiler, icra müdürlükleri tarafından seferden men ediliyor. Uygulamayı liman başkanlıkları yapıyor. Men kararı verildikten sonra gemiler olduğu yerde demirliyor ve akıbetini beklemeye başlıyor. Otomobillerin çekildiği 'Yeddiemin Otoparkı' gibi gemilerin bekletilebileceği bir liman yok. Bu yüzden icra takibi sürecinde satışı gerçekleştirilene kadar gemi bulunduğu yerde tutulmak zorunda. Liman başkanlıkları ve kıyı emniyet müdürlüğünün bu konuda yapabilecekleri ise kısıtlı. Tabi oldukları yasalara göre hareket etmekle yükümlü olan bu kurumların üstüne düşen ise olası kazaları önlemek için tedbir almak ve satış sürecinin hızlandırılmasını sağlamaya çalışmak.
Aylardır Körfez'de bekliyor
Aylardır İzmir Körfezi'nin ortasında duran 'Yılmaz Ayanoğlu' isimli seferden men edilmiş gemi için de durum aynı. 'Yetkili kurumlar gerekli tedbirleri aldı mı?' diye sorarsanız yanıt 'Evet'. İzmir Liman Başkanlığı görevine yaklaşık 1 ay önce başlayan Ahmet Apak'ın talimatıyla Kıyı Emniyeti Müdürlüğü, söz konusu geminin kazaya yol açmaması için geceleri bir fenerle belirgin hale gelmesini sağladı. Böylece geminin deniz trafiği içinde yol açtığı tehdit azaltıldı. Aynı zamanda eski bir kaptan olan Apak, olası bir yangın durumunda müdahaleyi kolaylaştırabilmek için geminin gerekli kısımlarına ip çektirerek bir tedbir daha aldı. Ancak ne yazık ki bu önlemler, huzur içinde geminin satışını beklemek için yeterli değil. Çünkü gemiler, doğa şartlarından doğrudan etkileniyor. Senelerce aynı yerde, mürettebatsız halde duran geminin batması, yakıt sızdırması söz konusu olabiliyor. Böyle olumsuzlukların yaşanmaması için yapılabilecek tek şey, geminin bir an evvel yeni sahibine kavuşması ve demirlediği yerden alınması. Bunun için icra takibi sürecinin geminin satışı aşamasına gelmesi gerek. İzmir Liman Başkanlığı'nın bu konuyla ilgili kullanabileceği bir yetki daha var: İlgili İcra Müdürlüğü'nden işlemin hızlandırılmasını talep etmek. İzmir Liman Başkanlığı, 'Yılmaz Ayanoğlu' için bu adımı da atmış durumda.
Bir an önce harekete geçilmeli
Peki, geminin öylece durması bir faciaya neden olursa bunun sorumlusu İcra Müdürlüğü mü olacak? Yanıt hayır. Çünkü icra müdürlükleri de tabi oldukları kanun ve yönetmeliklere göre çalışıyor ve ellerindeki dosyaların takibini sırasıyla yapıyorlar. Burada yapılması gereken, hacizli gemilerle ilgili daha farklı bir birimin çalışması, çevreyi tehdit eden bu devasa yapılar için yürütülecek sürecin diğer süreçlerden ayrılması olabilir. İcra müdürlükleri hacizli bir evin, otomobilin ve geminin takibini birlikte yapıyor. Ev ya da otomobil senelerce hacizli ya da ipotekli dursa da çevreyi tehdit etmiyor, ancak aynı şeyi gemiler için söylemek mümkün değil. Eğer yeni facialara davetiye çıkarmak istemiyorsak, yasamanın bir an önce harekete geçerek bu konuyla ilgili süreci hızlandıracak bir çalışma yapması gerekiyor. Gemilerle ilgili uzun yılları bulabilen satış süreçleri, uygun kanun ve yönetmeliklerle düzenlenebilirse, çevreyi tehdit eden gemiler daha kısa sürede demirlediği yerden tahliye edilebilir. Varlığıyla İzmir Körfezi için tehdit unsuru olan geminin akıbetinin ve çözüm için atılacak adımların takipçisi olacağız.
Mordoğan'da faciadan dönülmüştü
Mahkeme kararıyla, mürettebatsız halde Aliağa'da demirli olan 'Gofer B' isimli gemi, lodosla Çandarlı'ya sürüklendikten sonra, poyraz fırtınasının da etkisiyle 35 mil güneyde, Mordoğan'da bir otelin önünde karaya oturmuştu. 2 bin 965 gross ton ağırlığında ve 90 metre boyundaki geminin bu tuhaf yolculuğu sonucunda şans eseri ölen ve yaralanan olmadı. Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Başkanı Yusuf Öztürk de gerçekleşen olayın ardından sorunun çözülmesi için mevzuatta değişiklik yapılması gerektiğini gündeme getirerek 'Bu olay, gemilerin mahkeme kararıyla tutulması konusundaki mevzuatın değişmesi için en çarpıcı uyarıdır. Gofer B, tutulu bulunduğu 3 yıldır her fırtınada saatli bomba gibi dolanıyor. Bu tip gemilerin haciz işleminde geminin güvenli bir noktaya taşınması şartı getirilmeli. Hayalet geminin dünkü yolculuğu bu durumun ne kadar elzem olduğunu bizlere bir kez daha gösterdi' demişti.