Gemipersoneli.com - Reklam
Üye girişi
Kullanıcı adı:
Şifre:
Üye ol | Şifremi Unuttum
Menü
Ana Sayfa
Foto Galeri
İş Fırsatları
Haber Arşivi
Hakkımızda
Sistem Nasıl Çalışıyor
Üye İstatistikleri
Medyada Sitemiz
Mesaj Panosu
GEMİ VİDEOLARI
Gemici Belgesi
İletişim
İçerik
Bilgi bankası
Liman Başkanlıkları
CV Hakkında ipucu
Makaleler
Anket
Linkler


Share |
21 Kasım 2024
Makaleler
“Mavi Marmara” Gemisinin Filistin hikayesi

31 Mayıs 2010’da, İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından organize edilen Filistin’e Yardım filosunda “Mavi Marmara”, “Defne-Y”, “Gazze” isimli 3 Türk gemisi yer almış ve “Mavi Marmara” gemisine İsrail askerleri tarafından düzenlenen saldırıda gemide bulunan 9 Türk hayatını kaybetmiş, 60 kişi de yaralanmıştı.



Haber7.com muhabirlerinden Nursel Tozkoparan’ın İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım ile yaptığı röportajda yaşanan olaylar anlatılıyor;

Mavi Marmara’nın yola çıkma hikâyesi nedir? Böyle bir organizasyona nasıl karar verdiniz?
İlk organizeye başlarken daha önce bu çalışmayı yapan Avrupa da ki kuruşlarla görüştük ve ‘Son Liman Özgürlük’ adı altında bir çalışma başlattık. Gemi kiralamak istedik fakat sigorta şirketleri yanaşmadı tam bu sırada dökme kurşun operasyonu başladı. Gazze savaşı sırasında bunu erteledik. O savaşta Gazze de olduk oradaki sıkıntıları gördük, tıbbi malzemelerin eksikliğini gördük, ihtiyaçları fark ettik ve oradaki ambargoyu kaldırma komisyonu başkanıyla bir toplantı yaptık. Ambargonun kalkmayacağını, bu savaş durmuş olsa bile sessiz bir soykırım olacağını konuştuk. Bunun üzerine tekrar çalışmalara başladık. Tabi bu arada gemi kiralanmayınca satın alma fikri doğdu ve bir kampanya yaptık.

Peki, özellikle Gazze’ye gideceğiniz için mi sigorta şirketleri size gemilerini kiraya vermediler?
Hayır, ama insanlar İsrail’den korkuyordu. Çünkü gemi piyasasının çoğunluğu İsrail’in elinde, İsrail’in etkisi altında. Özellikle sigorta şirketleri ve uluslararası ticarette İsrail’in buna engel olacağını düşünüyorlardı. Gazze’ye gidecek gemilerin mimli olacağını düşünüyorlardı. Biz de kampanya başlattık.Türkiye çapında konferanslar düzenledik, kermesler yaptık derken halkın büyük bir ilgisi oldu ve sonuçta Mavi Marmara’yı ve diğer iki yük gemisini aldık.

GÜRSEL TEKİN “MAVİ MARMARA'DA OLMAK İSTERİM” DEMİŞTİ

Siz bir sivil toplum kuruluşunuz ve sivil toplum kuruluşları kendi iradesiyle hareket ederler. Fakat bu önemli ve riskli bir yolculuktu, çıkmadan önce istişare yaptınız mı?
Biz Türkiye’deki bütün kurumlarla ve partilerle istişare ettik. MHP, CHP, SP, BBP ile görüştük. AK parti ile görüştük.

Siyasi partilerin size cevapları ne oldu?
Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi tam destek verdi, CHP’den de Gürsel Tekin Bey o zaman il başkanıydı görüştük ”Ankara'ya soracağım ama bana kalsa ben bu gemide olmak isterim“ demişti. Bunun dışında MHP ile görüştük “bu konuda biz bir şey diyemeyiz ama karşıda çıkmayız” denildi. o zaman görüştüğümüz kişiler.

HÜKÜMET MAVİ MARMARA'DAN TEDİRGİNDİ

Peki, AK Parti?
Hükümet kanatı işin doğrusunu isterseniz tedirgindiler. Yani bu konunun büyük bir kriz doğuracağını düşünüyorlardı. Onun için çok da taraftar değillerdi. Ama çok açık ve net olarak “sonuçta sivil toplum kuruluşusunuz siz gitmek istedikten sonra biz buna karşı çıkmayız. Fakat bize sorarsanız bu gidişi uygun bulmayız demişlerdi” bize. O nedenle doğru ve dürüst olmak lazım, “Ak Parti bize tamamen destek verdi bu işi birlikte organize ettik” diye bir şey yok. Üstelik bu kendimize de saygısızlık olur çünkü biz bütün sivil toplum kuruluşlarıyla görüştüğümüz gibi birçok kanaat önderi ile de görüştük. Ve sonuçta kendi irademizle yola çıktık.

Yolcu kadrosunda aradığınız kriterler var mıydı?
Öncelikle başvuruları aldık. Bu başvurularda öncelediğimiz bir, toplum tarafından saygı duyulan insanlar olacak, iki, tanınan insanlar olmasına gayret ettik, üç, hemen hemen Türkiye’nin her tarafından olması için gayret ettik. Referansları çok ciddi araştırdık.

Peki, yola çıktığınızda bu yaşananları hayal ediyor muydunuz?
Biz olabilecek beş tane senaryo öngörmüştük; bunlardan en kötüsü vurulmamızdı. Ona karşı da tedbirlerimiz vardı.

Vurulabileceğinizi düşünmüş müydünüz?
Tabi. Ama geminin motor kısmını, makine kısmını vurabilirler diye düşünmüştük. Direk insanların hedef alınacağını hiç kimse düşünmemişti.

ZARAR VERMESİNLER DİYE HER TARAFI İNSAN DOLDURDUK

'Tedbirler aldık' dediniz… Ne yaptınız?
Açık denizde, 72 milde kaldık. Bütün dünyaya canlı yayında çağrı yapıyorduk ve biz her tarafı insan doldurduk ve dedik ki insanları görünce zarar vermezler bizim düşüncemiz hala o idi. En üst tarafa insanları yoğun bir şekilde çıkartık ki, uydu antenimiz en üst taraftaydı canlı yayınımız kesilmesin. Yani biz insanların varlığını müdahalenin önlenmesi için önemsiyorduk. Ve en fazla dedik makine dairesini vururlar ondan sonra gemiye çıkmaya çalışırlar biz de onları denize atarız, direnişimiz oydu.

Peki, ne oldu?
Tam bir şaşkınlık oldu. Biz yük gemilerine saldırırlar diye korkuyorduk çünkü insanın var olduğu Mavi Marmara’ya saldırmayacaklarını düşünüyorduk. İnsan sayısı az olduğu için yük gemilerini göze alırlar ama Mavi Marmarada çok fazla insan olduğu için göze alamazlar diye düşünüyorduk. Çünkü bu katliamı kimse düşünmüyordu. Mavi Marmara’ya geldiklerinde ateş etmeye başladılar zaten o ateşte iki kişi vuruldu daha hiç uyarı yapmadan.

Hiçbir uyarı olmadı mı?
Hiçbir uyarı olmadı ve direk ateş ettiler, direk bomba attılar. Aşağıda iki kişi vuruldu o şaşkınlığı yaşarken üstten helikopter geldi ve üstten başka bir helikopterden de ateş etmeye başladılar. Biz önce plastik mermi zannettik. Sonra baktık ki plastik mermi değilmiş gerçek mermiymiş ve insanlar ölüyor. Zaten o demir kesilme meseleleri taciz hareketinden sonra başladı. Çünkü bir gurup arkadaş bunlar saldıracak dedi. Gece on buçukta taciz oldu 6 saat boyunca dünyaya çağrı yaptık. Bize saldıracaklar bütün dünya devreye girsin dememize rağmen dünya sessiz kaldı. Hiçbir şey yapmadan aniden saldırınca tabi herkes eline ne geçerse atmaya başladı. Çünkü insanlar ölmeye başladı, yaralanmaya başladı. Direniş ondan sonra bir panik halinde bir kaos halinde şiddetlendi.

Silahınız da yoktu haliyle...
Hiçbir silah yoktu. Zaten buradan giderken "bir çakımız bile olmayacak" demiştik. Bakın biz isteseydik yangın söndürme aletlerinin içerisinde balta vardı kullanamaz mıydık, tabiki kullanabilirdik. Aldığımız silahları kullanamaz mıydık onu da kullanırdık. Üzerlerinde 16 tane bomba vardı bu bombaları da aldık ama hepsini denize attık.

PİŞMAN OLMAK ŞEHİTLERE SAYGISIZLIK OLUR!

Mavi Marmara olayından dolayı sizi suçlayanlar da oldu. ”Bülent Yıldırım’ın hiç mi suçu yok?” diye soran yazarlar dahi oldu. Suçluluk ya da pişmanlık duyuyor musunuz?
Biz asla pişman olmadık çünkü giderken ambargoya dikkat çekmek istedik, İsrail’in yalnızlaşmasını da istedik. Çünkü İsrail Filistin’i katletme hazırlığı içerisindeydi. Tekrar o yaz savaş başlatacaktı bunları hatırlatmak istedik. 9 şehit verdik bir sürü arkadaşımız yaralandı, Uğur Süleyman kardeşimiz bir buçuk yıldır yoğun bakımda. Şimdi bu konuda pişman olup olmamak insanın bakış açısı ile ilgilidir. Mesela biz yardım kuruluşu olarak kendimize ilk günden itibaren bir görev biçmişiz o da en zor yerlerde olabilmek. Bütün dünyada savaşların olduğu yerlerdeyiz. Biz İHH olarak böyle bir misyon üstlenmişiz. Dolayısıyla hiç kimseyi zorla o gemiye almadık. Gemiye binen herkes ısrarla binmek istedi. Herkes gemiye binerken “burada bütün sorumluluklar bana aittir” diye evrak imzaladı. Onun için bizim pişman olacağımız bir şey yok. Pişman olmak şu anda şehitlere bir saygısızlık olur.

Bu sizin ilk ambargoyu kaldırma mücadelemiz değil. Öyle değil mi?
Elbette… Saraybosna ambargosunu ilk defa biz delmişiz. Saraybosna’da o bin günlük ablukası sırasında içeriye giren tek teşkilatız. Orada da bizim yardım teşkilatımızda çalışan arkadaşlarımız şehit oldu. Yine Telafer’de ambargo vardı etrafı tamamen çevrilmişti, Telafer’e giren tek kuruluşuz. Yine Doğu Türkistan’a girip yardımlarımızı dağıtabilmişiz. Yine Misrata’ya gemimizi gönderdik orada çok ciddi bir yoksulluk vardı açlık vardı. Kaddafi açıklama yaptı, dedi ki; ‘biz insani yardım gemisini vuracağız’ ve biz bu gemiyi buna rağmen gönderdik daha sonra limanı vurdu. Orada da şehit olanlar oldu ama ne oldu bu sefer yollar açıldı ve ondan sonra Misrata’ya yardımlar akmaya başladı. Gazze ambargosuna da aynı şeyi yaptık, Somali’de aynı şeyi yapıyoruz. Şebab’ın olduğu bölgeye kimse giremiyor daha yeni arkadaşlarımız oraya girerken ateş altında kaldılar.

ŞEHİT AİLELERİ BİZE YAPILAN SALDIRILARA ÇOK ÜZÜLÜYOR

Şehit ailelerinin size ve İHH’ya karşı olumsuz tepkileri oldu mu?
Şehit aileleriyle hep iç içeyiz, beraberiz. Bilakis vakfımıza ve bize olan saldırılara çok üzülüyorlar.

Daha sonra ikinci bir gemi daha yola çıkacaktı ama sonra vazgeçildi. Neden?
Biliyorsunuz hava alanından indiğimiz zaman “bir yıl sonra tekrar yola çıkacağız” diye açıklama yaptık; bu açıklama o gemide olan birçok kuruluşun aldığı karardı. Ablukanın kalkması lazımdı. Çünkü şehitlerin kanları Akdeniz sularına akmıştı. Bu açıklamayı yaptıktan sonra hazırlıklarımıza başladık. Ve dünyanın dört bir yanından bu konuda destek aldık. Mavi Marmara ilk seferinde giderken 6 tane ana kuruluş vardı bu sefer 22 tane kuruluş oldu. Bu 22 kuruluşun sadece birisi Türkiye’den gerisi hep yabancıydı. Mavi Marmara’ya çok zarar vermişlerdi. Biz Mavi Marmara’nın sertifikasını yetiştireceğimizi düşünüyorduk. Mavi Marmara’nın sertifikasını yetiştiremezsek bile o tarihte Avrupa’dan diğer gemilere binmeyi hedefliyorduk. Bu açıklamaları yaptık fakat Mavi Marmara’nın sertifikasını alamadık hala da alamadık. Mesela şu anda biz Somali’ye gitmek istiyoruz ama hala Mavi Marmara’nın bir takım izinleri alınamadı oysa bütün her işlemlerini yerine getirmiş durumdayız.

Tüm işlemler yerine getirildiğine göre neden alamıyorsunuz?
Çünkü mevcut prosedürde Türk bayrağı alabilmenin standardı çok yüksek. Türk bayrağı alabilmek için gerekli standartları tamamlamaya çalışıyoruz ve biz Türk bayrağı ile gitmek istiyoruz. Çünkü başka bir bayrakla gittiğiniz zaman adamlar kolayca saldırabiliyorlar. Biz oraya savaşa gitmiyoruz ki…….

Ayrıca biz bu organizasyonun Avrupa merkezli olmasını istedik. Ama İsrail “bu olayda Mavi Marmara varsa bu Türk organizasyonudur “dedi ve Avrupa’da ciddi manada taraftar toplamaya başladı. Bunun üzerine Avrupa’daki arkadaşlarla oturduk ve görüştük Avrupa’daki gemileri bu sefer önce yola çıkartalım eğer tekrar bir sefer olursa o zamana kadar sertifika işlemlerini de tamamlayıp yola çıkarız diye düşündük fakat Avrupa’ya da ciddi baskı yaptı İsrail. Yunanistan bu gemileri çıkartmadı. Bu arada bu yolculuk için olmazsa olmaz sertifikasyon meselesi de önümüzde engel olarak duruyordu. Bunun üzerine biz Mavi Marmara gemisini geri çektik.

KAZANÇLARI TAKSİM'DEKİ MİTİNGLE ELDE ETTİK

Aslında Mavi Marmara’nın gitmesiyle elde edeceğimiz bütün kazançları Taksim’de yaptığımız mitingle elde etmiştik. Çünkü Taksim’deki o kalabalık, o heyecan ister istemez Amerika’da, Birleşmiş Milletler nezdinde, Avrupa’da Filistin dosyasını masaya getirdi. Bir numaralı mesele haline geldi Filistin meselesi. Bizim de hedefimiz Filistin konusu dünyanın en önemli konusu olsun ki artık tekrar İsrail böyle katliama girişmesin.

İSRAİL’DEKİ EKONOMİK KRİZİN TEMELİNDE MAVİ MARMARA SALDIRISI VAR

İsrail ciddi bir savaşa hazırlandı o dönemde. Bu günkü ekonomik krizin temelinde o hazırlığı vardır. Mavi Marmara giderse savaşacağız diye bütün silah depoların doldurdu tekrar. Bütün evlerden yedek aldı, o kadar çok harcama yaptı ki, hatta bu konuda ilk eylemler öyle başladı. Şu anda var olan büyük kitlesel eylemlerin temeli o dönemlerde atıldı. Madem bu kadar masraf yapabiliyorsunuz niye halkın geçim şartları bu kadar zor. Çünkü İsrail’i yedi tane aile yönetir bunlar da cimridir zaten halka para vermezler, köle olarak kullanırlar ve bundan dolayı da halkta bir bilinçlenme oldu. Mavi Marmara’yı da biz birden geri çekince bu sefer hükümetle, askerle insanlar dalga geçmeye başladılar.”

Neler dendi?
Siz savaşa hazırlanıyordunuz sadece Mavi Marmara ile mi? MOSSAD hani güçlü diyordunuz. Mavi Marmara’nın gelemeyeceğini neden anlamadınız?” diye çok ciddi kendi içlerinde tartışmalar da oldu. Ve biz bu gün o kararımızın arkasındayız, o kararımızla doğru yaptığımıza inanıyoruz, çok zor bir karardı ama şunu gördük; halkın yüzde yetmişi bu “sefer gitmeseniz”, ha gidersek yanımızdaydılar ama genelinde birinci seferdeki gibi ikinci seferde bir ısrar yoktu. Sessiz bir kabul vardı, buruk bir kabul vardı.

*************************

‘Arap baharı Mavi Marmara’dan sonra esmeye başladı.’ diyebilir miyiz?
Ben biraz daha öteye götürüyorum Fehmi Hüveydi özellikle Mısır’daki bu devrim hareketinin sebebini Gazze karayolu konvoyuna bağlıyor. Diyor ki; Dünyanın dört bir yanından gelip bizim bir parçamız olan, bizim gibi yaşayan insanlar için Mısır polisinden taş ve sopa yiyen insanları halkımız gördüğü gün onuru zedelendi. Dikkat edin Mısır devrimini isteyenler iş, aş ve onur dediler. İş ve aş evvelden beri yoktur ama o araba konvoyundan sonra bütün evlerde, sokaklarda, kahvelerde bu konu konuşuldu. Mavi Marmara ile beraber de gerekirse korkmadan silahın üzerine bile silahsız gidilebileceğini öğrendiler gibi açıklamalar yaptı. Nitekim Tahrir Meydanı’nda Mavi Marmara’dan arkadaşlar vardı. Tahrir Meydanı’nda o dünyaya sesi duyuranlar hep Mavi Marmara katılımcılarıydı. El Cezire’den arkadaşlar vardı, Mısır’dan milletvekili arkadaşlar vardı. Aynısı Suriye’de de oldu Mavi Marmara katılımcıları elbette ki tetiklemiştir. Bu da şu demek değildir; tek sebebi bu demek Arap halkına hakaret olur. Çünkü bu insanlar yıllardır işkence gördüler kendi otoriter rejimleri tarafından ve hapislere girdiler çıktılar, aç kaldılar ama sonuçta da, araba konvoyu, Mavi Marmara, One minute derken halk yeter artık demeyi öğrendi.

Mavi Marmara’dan sonra gelişen olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz olaydan önce İsrail’e canlı televizyon yayınlarına girdik Mavi Marmara gemisinden seslendik “yöneticilerinize söyleyin sakın Mavi Marmara’ya dokunmasınlar çünkü eğer böyle bir şey yaparlarsa bütün dünyada size ambargo uygulanır”. Bakın biz geçmişte, siz İspanya’dan kaçtığınızda size destek verdik, ikinci dünya savaşında bizim büyükelçilerimiz sizi korumak için Türkiye’ye getirdiler ve büyükelçiliğimiz bombalandı. Sonuçta Yahudilerle Müslümanlar arasındaki en önemli bağlardan biri Osmanlı’dır, sakın böyle bir yanlışlık yapmayın. Yaparsanız bir yıla kalmadan çok pişman olursunuz. Ama dedik krizi akıllıca yönetirseniz, bize izin verirseniz gider malzemelerimizi boşaltırız üç dört gün sonra da gündemden düşer fakat bizi vurmaya kalkarsanız bütün dünyada bu duyulur ve bu filonun adını siz yükseltmiş olursunuz yani siz bizi dünyaya duyurmuş olursunuz diye bunları açıkça konuştuk. Fakat bizi vurdular ve sonuçta da geldiğimiz noktada hani derler ya ‘kör ister bir göz Allah verdi iki göz’ şimdi bütün dünyada tartışma oldu. İsrail’e karşı olan korku ortadan kalktı ki basın toplantımızda biz açıkça söyledik dedik ki biz ‘kral çıplak’ demeye gidiyoruz. Her dinden insan yeryüzünün her tarafından Siyonizm tehlikesinin farkına vardı hatta Yahudi halkı da bu tehlikenin farkına vardı çünkü bizim gemide birçok Yahudi vardı. Bunlar da meseleyi iyice algılamış oldular.

PALMER RAPORUNDAN ŞAHSEN BEN MEMNUNUM

Şu anda geldiğiniz noktadan memnun musunuz?
Memnunuz. Turnusol kağıdı gibi kimin ne olduğu ortaya çıkıyor. Hatta Birleşmiş Milletler’deki siyasi kanadın de ne olduğu ortaya çıktı. Yani bu Palmer Raporu’ndan şahsen ben memnunum.

Neden?
Çünkü Birleşmiş Milletler’deki o kirli yüz bir kez daha ortaya çıktı. Bakın daha sonra Cenevre’deki insan hakları komisyonu raporunu hazırlayanlar Palmer raporunun yok hükmünde olduğunu tekrar ifade ettiler. Birleşmiş Milletler’de çok ciddi tartışmalar oldu. Birleşmiş Milletler’in bir yönü çok kirli. Srebrenitsa’da ne yaptılar Müslüman insanları katlederken Birleşmiş Miletler sessiz kaldı. Müslüman kadınlara yapılanları, çocuklara yapılanları, erkeklere yapılanları hiç unutmadık. Birleşmiş Milletlerin tarihinde çok büyük kirlilikler var. Bunlar ortaya çıktı. Palmer Raporu zaten İsrail dostları tarafından oluşturulmuştur. Dört üyenin bir tanesi Türkiye’den diğer üçü tamamen İsrail’in paralı askeri. Bunlar geçmişte de kendi ülkelerinde de katliam yaptı.

TÜRKİYE SİLAH SANAYİNDE, TARIMDA BAĞIMSIZLAŞTI

Ayrıca başka bir konu daha var. Niye memnunuz? Çünkü Türkiye Chek Up yaptı, Türkiye şimdi silah sanayinde, tarımda bağımsızlaştı kendi gücünü tekrar gözden geçirdi, tarihi birikimlerinin öneminin farkına vardı. Faydaları sayılmayacak kadar çok.

Türkiye’deki bazı gazeteciler sizi şov yapmakla suçluyorlar, sizi eleştiriyorlar ne diyeceksiniz onlara?
Bu gazeteci arkadaşlar geçmişte çok güzel şeyler yazdılar. Biz gerçekten çok üzüldük. Yazdıkları ve yönelttikleri sorulara baktığımız zaman eğer bize sorsalardı, bilgileri alsalardı zannediyorum yazmazlardı. Çünkü eksik bilgiler var. O nedenle inşallah bundan vazgeçerler. Şov yapmak herkese göre değişir. Sonuçta biz kendi samimiyetimizi biliyoruz, Rabbimiz de biliyor yani bunda şov yapılacak bir şey yoktur. Biz mümkün olduğu kadar televizyonlara çıkmamaya çalıştık. Arkadaşların bazıları çok televizyona çıktığımızı söylemişler. Oysa geldikten sonra bir veya iki televizyona çıktım o da eleştirilere cevap verebilmek için.

Son dönemde sessiz kaldığım için eleştirenler de oldu. Hatta niye susuyorsunuz diye sosyal medya üzerinden bize tenkit yapanlar da var. Onun için şov ağır bir ifade olmuş. İnşallah böyle şeyleri bir daha yazmazlar

Hatta sizin üzerinizden gazeteciler kendi aralarında tartışıyorlar…
Maalesef… Mesela bir köşe yazarı yazmış ‘İsrail dur dedi iki tane gemi durdu Mavi Marmara durmadı devam etti’ yok böyle bir şey. Veya biri yazmış ‘demirlerle hazırlıklar yaptılar’ böyle bir şey de yok. Mesela bir gün önce İsrail gazetelerini takip ettiğimizde saldırma ihtimaline karşı bir gurup demir kesme yapmış kaptan bizi uyardı biz gittik bu demirleri ellerinden aldık, bu da altı yedi tane. Bu altı yedi tane demir de kaptan köşkünde o sergilenen demir. Ve taciz olduktan sonra dünya sessiz kalınca tekrar demir kesmişler o da ya üç ya da dört tane. Ve ben doğrusu pişman oldum. İnsanlar ölmeye başlayınca eyvah dedim bunlar hepimizi katledecek ben insanların elinden savunma araçlarını aldım. O şekilde de kendimi suçladım.

Bazıları da tatbikat yaptığınızı söylüyorlar...
Tatbikat yaptık tabi ama ne tatbikatı yaptık, bakın fotoğrafı çekmiş gazeteci… Su tutma, tatbikatımız o. İsrailliler gemiye çıkarsa biz de o su ile karşılık vereceğiz. Mesela burada siz polise Molotof kokteyli atıyorsunuz sivil direniş diyorsunuz. Biz su tutuyoruz diyorsunuz ki tatbikat yaptınız. Yani sanki İsrail öldürmek için gelmemiş biz onlara demişiz gelin bizi öldürün, tam bir komplocu düşünce. İnşallah bu arkadaşlar vazgeçer ve gelir bize sorarlar. Kim ne yazıyorsa inanın şu ana kadar bizimle ilgili yazılanlardan bir tane doğru yok çok açık ve net söylüyorum. Eleştirenler Fethullah Hocanın arkasına sığınmasınlar ben tekrar söylüyorum Fethullah hocanın kalbi bizden yana.

Mavi Marmara tekrar yola çıkmayı düşünüyor mu?
Kendi aramızda istişareler ediyoruz. Zaman ve şartlar ne gösterir ona göre hareket edeceğiz. Yani biz bütün gemilerimizi hazır tutuyoruz.

Yani her an çıkabiliriz diyorsunuz?
Tabi zaman ve şartlar bunu gerektiriyorsa çıkarız. Ama bu kararı biz kendimiz veririz ve bu kararı halka danışırız, anket çalışmaları yaparız öyle karar veririz. Şimdilik kısa vadede böyle bir şeyimiz yoktur.

Kaynak: Haber7 - Nursel Tozkoparan


Eklenme tarihi: 24.09.2011




Share |
Bu yazı 7319 kez okunmuştur


Aşağıdaki bölüme makale ile ilgili yorumlarınızı yazabilirsiniz


Adınız Soyadınız:
Başlık:
YORUMUNUZ:


YORUMLARINIZ


gazze
Allah İsrail i kahretsin :(

Yazan: fatma güler - 3.11.2014 14:06:14







Makaleler ana sayfasına geri dön >>



www.gemipersoneli.com   © Gemipersoneli.com - Tüm Hakları Saklıdır.  Kullanım Şartları  Gizlilik Prensipleri  İletişim